1. üşüşmek, bir araya toplanmak/yığılmak/sıkışmak.
    Sheep huddling together for warmth.
  2. huddle up: büzülmek, tortop olmak.
  3. acele ile ve dikkatsizce/üstünkörü yapmak, baştan savmak.
  4. (eşyayı) acele ile karmakarışık yığmak/tıkmak, acele ile/dikkatsizce giyinmek.
  5. birbirine sokulup sarılmak/çömelmek.
    Tom was cold, so he huddled up against his brother in bed.
  6. kümelemek, (karmakarışık) yığmak.
    huddle things together/up/into something
  7. toplanarak müzakere etmek/görüşmek/tartışmak.
  8. diz çökmek, çömelmek, büzülüp oturmak.
  9. küme, yığın, sürü, düzensiz topluluk.
  10. karışıklık.
  11. müzakere, görüşme.
    be in huddle = go into a huddle
    k.d. toplanıp müzakere etmek, başbaşa verip konuşmak/görüşmek.
  12. oyuncuların başbaşa verip konuşması.
toplanmayı kararlaştırmak Fiil
toplanma çağrısı yapmak Fiil
insanları bir araya getirmek Fiil
gizli toplantı yapmak Fiil
şişirmek Fiil
baştan savma yapmak Fiil
bir işi baştan savma yapmak Fiil
acele bir sözleşme imzalayıvermek Fiil
biriyle fısıldaşmak Fiil