drinking is incompatible with good health: Çok içki içmek sağlığa zararlıdır. Two persons who were utterly incompatible: Birbiriyle hiç anlaşamayan iki kişi.
zıt, karşıt, tezat halinde olan, tezat teşkil eden. incompatible colors.
geçimsiz, birbiriyle geçinemeyen/anlaşamayan.
Mantık zıt, çelişik. incompatible propositions.
erişimsiz, aynı şahıs tarafından aynı anda tutulamayan/erişilemeyen (iki farklı mevki/rütbe vb.).
Tıp bağdaşmaz, aynı anda kullanıldıklarında zararlı etkileri olan (ilâç vb.). incompatible drugs.