Zarf hem, dahi, keza(lik), ve, ve de, ve yine, ayrıca, ilâveten. You must pack plenty of food for journey,
likewise, you'll need warm clothes, so pack them too: Seyahat için bol miktarda yiyecek al, ayrıca sıcak tutacak giyime de ihtiyacın olacak, onları da hazırla.
Zarf böyle(ce), öyle(ce), bunun/onun gibi, aynı veçhile/tarzda. Watch him and do likewise: Ona bak,
o ne yapıyorsa sen de öyle yap.
Zarf bilmukabele, ben de. “Please to meet you.” “Likewise ”: “Sizinle tanıştığıma memnun oldum. ” “Ben de.”