1. (a) (dış) görünüş, yüz, çehre.
    I don't like his looks: Bu adamın yüzünü hiç beğenmiyorum. (b)

    good looks ile ayni anlama gelir. güzellik, cazibe, tenasüp.
    She kept her looks even in old age: İhtiyarlığında bile güzelliğini korudu.
    She's beginning to lose her looks: Güzelliği bozulmaya başlıyor.
güzellik, cazibe, zarafet, yakışıklılık. İsim
anlaşılan, görülüyor ki.
It looks like we'll have to do it ourselves: Anlaşılan bunu bizzat biz yapacağız.
yağmur yağacak gibi
yağmur yağacağa benzer