mount

hinge ile ayni anlama gelir. (pulculukta) pulu albüme tutturan ve incelenmek için pulun kaldırılmasına
imkân veren ince zamklı kâğıt.
çıkma(k), tırmanma(k).
He mounted the stairs slowly.
mount the throne: tahta çıkmak, kral(içe) olmak.
(ata/bisiklete) bin(dir)me(k).
She mounted the bicycle and rode away. He was mounted on a black horse.
(yüksek bir yere) kurma(k)/koyma(k)/oturtma(k)/yerleştirme(k)/inşa etme(k).
a small house mounted
on poles. to mount a house on stilts.
binek/at temin etme(k).
(silah) asma(k).
(gemi/istihkâm) silahları yerleştirme(k)/mevzileme(k).
nöbetçi koyma(k)/dikme(k).
mount guard at/over: nöbet tutmak, beklemek.
The dog mounted guard
over his master's bicycle.
(karton vb. üzerine) yerleştirme(k)/yapıştırma(k).
He mounted the photograph on stiff paper and then put it in a frame.
(komedi, dram vb.) sahneye koyma(k), sahneleme(k).
(iskelet vb.) örnek olarak hazırlama(k).
(erkek hayvan dişisi ile) çiftleşme(k).
(mikroskop için) (a) lâm hazırlama(k), (b) hazırlanmış lâm.
yükselme(k), yükseğe çıkma(k).
(miktar) artma(k), yükselme(k), çoğalma(k), (düzeç, sıcaklık vb.) yükselmek, artmak.
The level of
the water mounted until it reached my vaist. The temperature mounted into 36°C. In spite of his efforts, his debts continued to mount up.
takma(k), kurma(k), monte etme(k).
taşıma(k).
(bir eyleme vb.) girişme(k), kalkışma(k), geçme(k).
The opposing political party is getting ready
to mount a powerful attack on the government.
çıkış, tırmanış.
dağ, tepe.
binek, binit, binilecek şey.
destek, altlık, dayangaç, payanda, çerçeve, üzerine resim yapıştırılan mukavva.
(pul) (bkz: hinge ) (4).
top kundağı.