doğal, tabiî, cibillî, fıtrî, doğuştan, zatında mündemiç, tabiatında var olan, ayrılmaz, aslî, zarurî.
Freedom of religion is an inherent part of the Bill of Rights. inherent honesty.
be inherent in a thing: bir şeyin aslında/tabiatında mevcut olmak.
inherent defect: doğal/aslında var olan kusur.
The inherent sweetness of honey.
with all inherent difficulties: kaçınılmaz bütün güçlüklere rağmen.
Weight is an inherent quality of matter. He has an inherent love of beauty.
Sıfat