(at yarışlarında) çifte bahis.
çift, ikili, 2 parçalı/kanatlı, 2 kat/misli.
double doors. double lock on the door. double pay: çift (iki kat) ücret.
box with a double bottom.
see double: çift görmek.
Adjective
katlı, ikiye katlanmış, çift katlı.
a double blanket. Is this cloth just 70 cm wide or is it double?
Adjective
iki kişilik.
a double bed. a double room in a hotel.
sleep double: bir yatakta iki kişi yatmak.
Adjective
ikili, iki maksatlı, iki anlamlı.
a double purpose. a double meaning. a double interpretation.
Adjective
ikiyüzlü, mürai.
double dealing: ikiyüzlülük.
double dealer: ikiyüzlü kimse.
to lead a double life.
Adjective
katmerli.
a double rose. Some flowers are double, others are single.
Adjective
bir oktav alçak ses veren (müzik aleti).
a double trumpet.
a double bass: kontrbas.
Adjective, Music
iki kat, 2 misli.
I paid only $5 for this old book and Mr. S offered me double (= $10) for it.
Noun
eş, benzer, tıpkısı.
This dress is the double of that. He is double of his cousin.
Noun
(a) dublör.
She always uses a double to do the stunts for her in her films. (b) aynı piyeste iki rol oynayan aktör.
Noun, Theatre
(at yarışı) çifte bahis: ilk yarışta kazanılan parayı ikinci oyunda ileri sürme.
He won the daily double.
Noun
iki katı, 2 misli (miktar, büyüklük, nitelik vb.).
10 is double 5: 10, 5'in iki katıdır.
double 5 is ten: 5'in iki katı 10 eder.
That costs double what it did last year.
Adverb
ikisi bir arada.
Mary and Jane can sleep double tonight and you can have one of their beds.
Adverb
(tek yerine) çift, 1 yerine 2
When one drinks too much, sometimes one sees double: İnsan çok içerse bazen teki çift görür.
Adverb
ikiye.
Fold the paper double: Kâğıdı ikiye katla(yınız).
bent double with pain: ıstırapla ikiye bükülmüş.
Adverb
iki katı/misli olmak/yapmak, 2 ile çarpmak, 2 katını almak, 2 misli kıymeti olmak.
Sales doubled in five years. I must double the amount or it won't be enough.
Verb
aynı yoldan geri dönmek, ânide geri dönmek.
He started running towards the street but suddenly doubled (back) and ran the opposite direction.
Verb
(gemi) (bir burnu) dolaşmak.
to double Cape Horn.
Verb
ikiye katlamak, iki kat yapmak, kıvırmak.
double the cover and put it over the child.
Verb
(briç) kontr yapmak: kazançta da, kayıpta da muhasımınınkinin iki misline razı olmak.
Verb
(beyzbol) ikili vuruş yapmak.
Verb
birbiriyle evli olmayan ikisi de evli kişinin zinası
Noun
evli erkekle evli bir kadının zinası
Noun
çifte casus, iki taraflı çalışan casus.
Noun
(a)
tiy. aynı piyeste iki rol oynamak. (b) iki işi birden yapmak.
The girl doubles as a secretary and receptionist.
vergi için iki misli değer biçme
(a)
double over ile ayni anlama gelir. geri/ikiye katlamak, (b) gittiği yoldan geri dönmek.
çift çizgi: bir müzik parçasının bittiğini bildiren düşey iki çizgi.
çifte, çift namlulu (av tüfeği).
Adjective
(a) iki maksatlı, iki işe yarayan (b) iki parçalı, iki kısımdan oluşan.
Adjective
çok kuvvetli/zorlu, yaman.
Adjective
iki anlamlı, müphem.
Adjective
kontrbas.
bass fiddle, bas viol, contrabass, string bass ile ayni anlama gelir.
Noun
kontrbason, obua sınıfının en kalın sesli çalgısı.
contrabassoon ile ayni anlama gelir.
Noun
iki kişilik yatak/karyola.
Noun
çift yataklı otel odası
Noun
(bir kerede gösterilen) iki film/temsil/piyes.
Noun
tam çıkmaz: ne türlü davranılsa olumsuz sonuca götüren durum.
Noun
benmari, çift çeperli tencere.
Noun
çift bağ: bir molekülün atomları arasında çift valans bağı. Formüllerde 2 çizgi, 2 nokta veya 4 nokta
ile gösterilir: CH2=CH2, CH2: CH2, CH2:: CH2 gibi.
Noun
aynı odanın aynı tarihte iki kişi için birden ayrılması
aynı odanın aynı tarihte iki kişi için birden ayrılması (uçak , tren vb rezervasyonları için de durum aynıdır
yoğun sermaye yatırımı yapılan yıllar içinde yıllık gelir beyannamesi bozulmasın diye sermaye giderlerini
sık tekrarlanan gider kalemlerinden ayırma
iki kez kontrol etmek
Verb
çifte gerdan.
double chin-chinned: çifte gerdanlı.
Noun
çift tıklatma
Information Technology
çift debriyaj yapmak
Verb
çifte kaymak, kalın kaymak.
Noun
(a) aldatma, dolandırma, kazık atma, (b) danışıklı dövüş: oyunu kaybetmeyi önceden kabul ettiği halde yapmacıktan dövüşme.
Noun
çiftemelez: iki melezden üreyen melez.
Noun, Genetics
çifte hançer işareti. Kaynakça göstermek, haşiye yazmak için kullanılır.
Noun
bazı durumlarda jüri tarafından hükmolunan ve gerçek zararın iki katına çıkan tazminat
gerçek zararın iki katına çıkan tazminat
bazı hallerde jüri tarafından hükmolunan ve hakiki zararın iki katına baliğ olan tazminat
çifte randevu, iki çiftin birlikte gezmesi/eğlenmesi.
Noun
iki katlı otobüs veya yatak
su üstünde iki katı görünen gemi
çift ayrışım: iki molekülün karşılıklı çözüşüp yeni iki bileşim üretmesi. AgNO
3+NaCl = AgCl+NaNO
3 gibi.
metathesis ile ayni anlama gelir.
yüzde 10 ya da üzerindeki enflasyon
devletten iki ayrı kaynaktan alınan ücret
çoğu zaman yasadışı yollarla bir vergi ya da yan ödeme sisteminden çifte yarar sağlanması
iki adet iki kişilik yatağı olan oda
üç ya da dört kişilik oda
çapraz ip atlama: iki kişinin aynı anda zıt yönlerde çevirdiği iki ipten atlama.
Noun
çifte kartal: ABD'de 1849-1933 yıllarında kullanılan 20 dolarlık altın para.
Noun
birkaç işten para kazanan adam
iki yönde aynı kolaylıkla gidebilen lokomotif veya gemi
iki yönde hareket edebilen lokomotif
cinaslı/lâstikli/çift anlamlı söz/deyim (anlamlarından biri sakıncalı olan).
Noun
cinas, iki anlamlılık, müphemlik, kapalılık.
(yanlışlıkla bir negatife) iki resim çekme.
üstüste çekilmiş iki resim.
iki ayrı dalda/sınavda birinci (olan öğrenci).
çift bemol: önüne konulduğu notayı 2 yarım ton uzatan işaret.
turuncu renkli Çedar peyniri.
Noun
çifte sigorta (belirli bir nesneyi iki veya ikiden çok poliçe ile sigortalamak
Verb
çifte sigorta (aynı riziko üzerinde birden fazla sigorta
(US) çifte yükümlülük (eskiden bazı Amerikan bankalarının ödemek zorunda oldukları borç ; bankanın tasfiyesi
durumunda hisse sahipleri hisselerinin ik
anahtarı iki kez çevirerek kitlemek
Verb
anahtarı iki kez çevirerek kilitlemek
Verb
sazla eşlik etmek.
The saxophonist doubles on drums.
çift yönlü opsiyon (hem satma hem de alma hakkı veren opsiyon
(a)
double back ile ayni anlama gelir. ikiye/üstüste katlamak, (b) kıvranmak, iki büklüm olmak,
bükülmek, eğilmek.
to double over with pain.
başka bir olasılığa dayanan olasılık
Noun
çift duyarlıklı
Information Technology
çifte fiyat (bir mal üzerindeki etikette iki fiyat gösterip , yüksek olanı iptal ederek , fiyat indirimi
yapıldığı konusunda müşteri kandırma
potansiyel müşteriye fiyatın indirilmiş olduğunu göstermek amacıyla
mal etiketinin üzerine iki fiyat yazıp yüksek meblağlı olanın üstünü çizme uygulaması
(iflas) bir alacağın ikinci kez tebligatı
zarar tutarını aşan tazminat
çift aralık (satır aralığı)
Information Technology
iki sayfayı kaplayan reklam
iki sayfayı kaplayan ilan
fiyatların bir yükselip bir düştüğü, sonra yine yükseldiği grafik
hisse senedi analizlerinde, benzer yüksek noktalara iki kez çıkan bir fiyat
çift altçizgi
Information Technology
(a) (bir kişilik yatak odasını ya da tek ailelik evi) paylaşmak, sıkışmak, üstüste oturmak.
When the guests came, the two brothers had to double up. (b) (gülmekten) katıl(t)mak, (c) (ıstıraptan) kıvranmak, iki büklüm olmak.
She doubled up in pain. (d) ikiye katlamak.
He doubled up the dollar bill and put it in his pocket.
evde gerekli onarımı yapmakla yükümlü olan kiracının bu yükümlülüğü yerine getirmeyerek kiralanan şeyin
harap olmasına neden olduktan sonra onu onarma
ilk önce ölen âkidin mirasının sağ kalana kalmasını öngören vasiyetname
iki kişinin aynı gün düğün yapması
iki kişinin ortaklaşa yaptıkları
Noun
iki kişinin ortaklaşa yaptıkları vasiyetname
iki misli ücret ödemek
Verb
üç ya da dört kişinin kalabileceği otel ya da motel odası
Noun