sırsıklam olmak, sudan çıkmış sıçana benzemek, ıslak/üşümüş/perişan bir halde olmak.
deliğe kıstırılmış fare gibi olmak
Verb
karasıçan
(Rattus rattus).
Noun
Norveç sıçanı
(Rattus norvegicus). Gri kahverengi tüylü, karın altı beyazımsı, uzun ve pul pul
kuyruklu, ev, ambar ve rıhtımlarda yaşayan bir tür fare.
çöl faresi: Batı ABD'de altın ve benzeri kıymetli maden bulmak ümidiyle çölde yaşayan kimse.
Noun
(bilhassa İkinci Dünya Savaşında) Kuzey Afrikada savaşan (İngiliz askeri).
Noun
keseli fare
(Dipodomys phillipsii): Meksika ve batı ABD'de bulunan ve zıplayarak giden bir fare.
Noun
Avustralyanın çorak bölgelerinde yaşayan
Notomys türünden keseli kemirgen.
Noun
Norveç sıçanı
(Rattus norvegicus). Gri kahverengi tüylü, karın altı beyazımsı, uzun ve pul pul
kuyruklu, ev, ambar ve rıhtımlarda yaşayan bir tür fare.
dağ sıçanı, istifçi sıçan
(Neotoma cinerea): K. Amerika Kayalık Dağlarda bulunan ve yiyecekleri
yuvasına taşıyıp istif eden, avurtları keseli, kuyruğu püsküllü bir tür sıçan.
mountain rat, trade rat, wood rat ile ayni anlama gelir.
Noun, Zoology
(a) istifçi, ufaktefek lüzumsuz şeyleri biriktiren kimse, (b) ihtiyar maden arayıcı veya rehber.
Noun
sıçan, keme, iri fare
(Rattus). Norway rat: göçmen keme
(R. norvegicus). roof/black rat: kara sıçan
(R. Rattus).
water rat: misk faresi
(Ondatra zibethica).
mole rat: kör sıçan.
Noun, Zoology
sıçana benzer hayvan.
Noun
hain, dönek, oyunbozan, mızıkçı, arkadaşlarına ihanet eden kimse.
Noun
kadınların saçını kabarık göstermek için kullanılan parça.
Noun
sıçan tutmak.
Intransitive Verb
oyunbozanlık/döneklik etmek, kendi çıkarı/selameti için müşkül anda arkadaşlarını terketmek.
Intransitive Verb
rat on: gammazlamak, ihbar etmek, curnalcılık yapmak.
Intransitive Verb
rat on: sözünde/va'dinde durmamak, caymak.
They said they'd help but hey're ratted (on us).
Intransitive Verb
bir partiyi terk etmek
Verb
partiyi yüzüstü bırakmak
Verb
fare kenesi
(Orniyhonyssus bacoti). Farelerle taşınan ve insanı ısırınca deri yangısı ve tifüs bulaştıran asalak böcek.
Noun
kör dövüşü, semeresiz didişme, koşuşturma, yorucu fakat sonuçsuz çabalama, keşmekeş, hercümerç, hengâme.
We are living in the rat race.
başka bir suçluyu ihbar etmek
Verb
fare yılanı
(Elaphe): küçük memeli hayvanlar ve kuşlarla beslenen bir tür yılan.
Noun
fare tutan teriye (köpek).
Noun
sıçan yuvası: karmakarışık/keşmekeş yer/durum.
Noun
grenadier ile ayni anlama gelir. uzun kuyruklu balık
(Macrouridae): gövdesi geriye doğru
incelerek sıçan kuyruğu gibi uzun bir şekil alan derin deniz balığı.
şüphelenmek, bir hile/dalavere sezmek.
kuşkulanmak, hile sezmek, şüphelenmek.
su sıçanı, misk sıçanı
(Ondatra zibethica).
Noun, Zoology
(laboratuarda kullanılan) beyaz fare
(Rattus norvegicus).
Noun