elmalar bütün kış bozulmadan durur
kış ortasında.
the deep of winter: karakış.
deep into the night: gecenin ilerlemiş saatlerinde,
gecenin geç vaktinde.
kış için erzak depolamak
Verb
kış için erzak tedarik etmek
Verb
kışı memleket dışında geçirmek
Verb
kış için stok yapmak
Verb
kış.
a hard winter = a very cold winter: şiddetli kış, karakış.
a mild winter: hafif kış.
an open winter : havaların iyi gittiği kış.
depth of winter: kış ortası, zemheri, karakış.
One winter we went to Bursa.
Last winter: geçen kış.
winter clothes: kışlık elbiseler.
(İlgili sıfat: hibernal, hiemal).
Noun
soğuk hava.
a touch of winter.
Noun
yaş, ömrün bir yılı.
a man of sixty winters: 60 yaşında bir adam.
Noun
ömrün son yılları, bir şeyin son safhası, zeval, çöküntü dönemi.
The winter of our discontent.
Noun
kış+, kışa özgü, kışlık.
Adjective
baharda ürün verecek şekilde güzün ekilen.
Adjective
(meyve, sebze, vb.) kışa dayanan.
Adjective
kışlamak, kışı geçirmek.
We plan to winter in Italy.
Intransitive Verb
kışlatmak, kışın muhafaza etmek/ barındırmak/beslemek.
The cows are wintering in the barn.
Intransitive Verb
sarı düğün çiçeği
(Eranthis hyemalis).
kışlık arpa, güzün ekilip yazın erken biçilen arpa.
subayra
(Epiphyllum grandiflora).
Atlas yassıbalığı
(Pseudopleuronectes americanus): K. Atlantikte bulunur, eti yenir.
kış pisisi
(Pseudopleuronectes americanus). K. Amerika Atlantik kıyılarında kışın avlanan pisi balığı.
kış kavunu (
Cucumis melo inodorus).
kışla, kışlak, kışlık konut.
(US) kış indirimli satışı
balkabağı, helvacı kabağı
(Cucurbita maxima, C. moschata).
güzlük buğday, güzün ekilip yazın erken biçilen buğday.