üzere

Turkish-English Translation

  1. in
  2. like
  3. as
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakmak
release pending trial Verb, Law
... dahil olmak üzere
with the inclusion of
... dahil olmak üzere
including
... olduğu kadarıyla sınırlı olmak üzere
to the extent that ... Law
... tarihinden itibaren geçerli olmak üzere
effective ... Adverb
'a sunulmak üzere
for submission to
adet olduğu üzere
as is customary
âdet olduğu üzere
customarily Adverb
âdet olduğu üzere
conventionally Adverb
âdet üzere
authorized by custom
ağlamak üzere
on the verge of tears
ağlamak üzere
verging on the tears
alışıldığı üzere
habitually Adverb
alışılmış olduğu üzere
as is customary
anlaşılacağı üzere
as is understood
anlaşıldığı üzere
seemingly Adverb
arzuya bağlı olmak üzere
at will
beklendiği üzere
unsurprisingly Adverb
bekleneceği üzere
unsurprisingly Adverb
belirtildiği üzere
as indicated
bildirildiği üzere
as advised
bir defaya mahsus olmak üzere
on one occasion only Adverb
bir mektuptan anlaşıldığı üzere
to understand from a letter
bitmek üzere
near completion
bu cümleden olmak üzere
in this context, in this connection, in this connexion, in a similar vein, along the same lines Adverb
bu minval üzere
in this way
daha önce de belirtildiği üzere
as explained before Adverb
daha önce de belirtildiği üzere
as stated before Adverb
dahil olmak üzere
with the inclusion of
'den fazla olmamak üzere
not exceeding
'den geç olmamak üzere
not later than
diğer hususlar aynı kalmak üzere
caeteris tacentibus
diğerleri eşit olmak üzere
caeteris paribus
durumun gerektireceği üzere
as occasion may require
gitmek üzere
bound for
gizli tutulmak üzere
sub rosa
görüldüğü üzere
as can be seen Adverb
görülebileceği üzere
as can be seen Adverb
hemen teslim edilmek üzere
for immediate delivery
hükümden anlaşıldığı üzere
as it appears from the judgement
'i geçmemek üzere
not exceeding the amount of
ileri aktarılmak üzere
for onward transmission
iştirak üzere
in participation
istisna olmak üzere
with the exception of
karşılıklı olarak mutabık kalındığı üzere
it is mutually agreed that
kısa vadede teslim edilmek üzere
for short delivery
kıyamet kopmak üzere
fat's in the fire
kullanılıp atılmak üzere
for disposal
masraflar kendisine ait olmak üzere
at its own cost Adverb
masraflar kendisine ait olmak üzere
at its cost Adverb
masrafları kendisine ait olmak üzere
at its own expense Adverb, Law
memlekette âdet olduğu üzere
according to the custom of the country
ödeme yerine geçmek üzere
in lieu of payment
ölmek üzere
at the point of death
öngörüldüğü üzere
as prescribed
örf ve âdet üzere
authorized by usage
ortadan kalkmak üzere
on the way out
özellikle banka kredilerinde olmak üzere
self-liquidating
risk şirkete ait olmak üzere
at company's risk
risk taşıyıcının (olmak üzere
on carriers's risk
risk taşıyıcının olmak üzere
on carrier's risk
riski bana ait (olmak üzere
at my risk
riski bana ait olmak üzere
at my risk
riski kendine ait (olmak üzere
at one's own risk
riski kendine ait olmak üzere
at one's own risk
riski size ait olmak üzere
at your risk
rizikosu ihracatçıya ait olmak üzere
consignment invoice
saklı kalmak üzere
without prejudice to Adverb, Law
saklı kalmak üzere
without prejudice Adverb
saklı kalmak üzere
reserving Adverb
şart koşulduğu üzere
as covenanted
son nefesini vermek üzere
in extremis Adverb
sütunlarınızda yayımlanmak üzere
for favour of publication in your columns
takas ve mahsup üzere
only for account
talimatınız üzere
in compliance with your instructions
tamamlanmak üzere
near completion
taraflarca anlaşıldığı üzere
as agreed between the parties
taşmak üzere
full to overflowing
yerine kaim olmak üzere
in lieu of
(savaş) patlamak üzere olmak
to be on the brink of war Verb
(üretim) bitmek üzere olmak
to be on its way out Verb
almak üzere uzanmak
to reach for Verb
araziyi işletmek üzere kirayla tutan
landholder
armağan almak üzere verilen kupon
gift certificate
avukatlık yapmak üzere ordudan ayrılmak
to leave the army for the law Verb
aynen korunmak üzere yapılan mevduat
special deposit
ayrılmak üzere olmak
to be on the point of leaving Verb
bankadaki parası neredeyse bitmek üzere olmak
to be within the limit of an overdraft Verb
batmak üzere olan gemi
ship in difficulties
batmak üzere olmak
to be on the brink of ruin Verb
belli bir oran üzere dağıtım
prorata distribution
belli bir oran üzere katılım
prorata contribution
bilinçaltıyla algılanmak üzere düzenlenen reklam
subliminal advertising
Bilindiği üzere,
As is known,
bir binanın vergilendirilmek üzere değerlendirilmesi
assessment of a building
bir daha dönmemek üzere gitmek
to have gone for good and all Verb
bir malı satılmak üzere sergilemek
to get up an article for sale Verb
bir oran üzere indirmek
to reduce pro rate Verb
bir şeyi yapmak üzere olmak
to be about to do sth Verb
bir şeyi yıkanmak üzere vermek
to send something to the wash Verb
birini çalıştırmak üzere yanına almak
to take someone into one's service Verb
birini denemek üzere işe almak
to take someone on trial Verb
birini yargılanmak üzere mahkemeye çıkarmak
to bring someone up for trial Verb
birşeyi yapmak üzere olmak
to be about to do something Verb
bitmek üzere olmak
to be near its fag end Verb
bitmek üzere olmak
to run low Verb
boşanmak üzere mahkemeye dilekçe vermek
to petition for divorce Verb
çiğnemek üzere hazırlanmış bir şey
chew
daha sonra ele almak üzere bırakmak
to leave over Verb
denenmek üzere işe alınan memur
probationer
duruşmaya çıkarılmak üzere alıkonulmuş
detained for trial
düşmek üzere olmak
to teeter Verb
elde etmek üzere bulunmak
to in lob for Verb
eve gitmek üzere izin almak
to get leave to go home Verb
evlenmek üzere olmak
to be on the point of getting married Verb
fırında pişirilmek üzere hazırlanmış
oven ready
gayrimenkulün vergilendirmek üzere kıymet takdiri
assessment of landed property
geri almamak üzere emaneten bırakmak
to deposit irrevocably Verb
geri almamak üzere emaneten bırakmak
to deposit irrevocable Verb
giyilmemek üzere eskiye ayrılmış palto
discarded coat
göreve başlamak üzere (büroya) gelmek
to report for duty (at the office) Verb
Görüşmek üzere.
I'll see you then.
hapse gönderilmek üzere teslim olmak
to give oneself up as prisoner Verb
harcanmak üzere bütçelenmiş
budgeted for expenditure
hemen taşınmak üzere kiraya vermek
to be let with immediate possession Verb
hızını kaybedip düşmek üzere olmak
to stall Verb, Aviation
idam edilmek üzere teslim etmek
to deliver over the execution Verb
iflas etmek üzere olmak
to totter on the verge of bankruptcy Verb
ihanet etmek üzere komplo kurmak
to set up Verb
ihraç edilmek üzere yüklenmiştir
shipped for exportation
incelenip ödenilmek üzere onaylanmış makbuz
audited voucher
işletmek üzere arazi kiralamak
to take land on lease Verb
istenmek üzere postanede bekleyen telgraf
telegram to be called
kalkmak üzere bekleyen uçak
waiting plane
kalkmak üzere olmak
to be on the point of departure Verb
kamu yararına kullanmak üzere kamulaştırma
expropriation for public purpose
kamu yararına kullanmak üzere kamulaştırma
expropriation for public purposes Noun
kapanmak üzere olan oturum
closing session
kırdırmak üzere sunmak
to present for discount Verb
konteyner taşımak üzere yapılmış gemi
container ship
konuşmak üzere ayağa kalkmak
to get on one's feet Verb
konuşmak üzere ayağa kalkmak
to get on one's hind legs Verb
konuşmak üzere ayaka kalkmak
to get on one's hind legs Verb
mahkeme huzuruna çıkarılmak üzere serbest bırakmak
to release on habeas corpus Verb
mahkeme huzuruna çıkmak üzere hapisten çıkarılmak
to appear on remand Verb
mahkûmları yargılanmak üzere mahkemeye getirme
gaol- delivery
maliyeti paylaşmak üzere beraber çalışmak
to work on a cost-sharing basis Verb
malları satılmak üzere teşhir etmek
to spread out goods for sale Verb
mek üzere olmak
to on the edge Verb
memurun denemek üzere işe alınması
probation appointment
müzakere edilmek üzere olmak
to be up for discussion Verb
neredeyse tutmak üzere olmak
to be hot on the trail Verb
ödenmek üzere çek tevdi etmek
to present a cheque for payment Verb
ödenmek üzere senet takdim etmek
to present a bill for payment Verb
öğretmen olmak üzere okumak
to study for the teaching profession Verb
öğretmen olmak üzere okumak
to study for teaching profession Verb
okullarda okunmak üzere kitap hazırlamak
to edit book for use in schools Verb
ölmek üzere olan
moribund Adjective
ölmek üzere olmak
to circle the drain Verb, Idioms
ömür boyu görevde kalmak üzere atanmış
appointed for life
oran üzere ödeme
payment pro rata
otel olarak kullanmak üzere restore edilmiş şato
parador
para politikasını gevşetmek üzere olmak
to be about to relax money Verb
satıldığı zaman ödenmek üzere teslim
on a consignment basis
satılmak üzere ambalajlanmış
made up for sale
sevk edilmek üzere alınmıştır
received for shipment
sevk edilmek üzere teslim alınmış
received for shipment
sınava girmek üzere hazır olmak
to be in for an examination Verb
tahmin edildiği üzere cereyan etti
it went according to plan
tahsil edilmek üzere gönderilmek
to remit for collection Verb
tahsil edilmek üzere göndermek
to remit for collection Verb
talebi karşılamak üzere yetersiz miktardaki malların tahsisi
de marketing
talimat almak üzere mahkemeye başvurmak
to application to the court for directions Verb
talimat almak üzere mahkemeye başvurmak
to apply to the court for directions Verb
tarif üzere satış
sale by description
televizyon kamerasının yayına geçmek üzere olduğunu belirten
preview light
tereyağı yapmak üzere sütü çalkalamak
to churn Verb
terfi etmek üzere olmak
to be about to be promoted Verb
tüketilmek üzere hazırlanmasından önce kısmen
convenience food
tutuklanmak üzere aranmakta olmak
to have a warrant out against one Verb
tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmak
to be released pending trial Verb, Law
üçüncü memuriyet süresini doldurmak üzere olmak
to run for a third term Verb
US emaneten saklanmak üzere menkul değerleri bırakmak
to deposit securities for safe custody (custodianship ,) Verb
uyumak üzere yatmak
to lay down oneself Verb
vadesinde ödenmek üzere çağırısı yapılan senet
called bond
yapmak üzere olmak
to go Verb
yayımlanmak üzere vermek
to release for publication Verb
yıkılmak üzere olan
creaky
yollanmak üzere teslim alınan bagaj
checked baggage
yük taşımak üzere gemi kiralamak
to affreight Verb
Yukarıda belirtildiği üzere,
As mentioned above,
Yukarıda belirtildiği üzere,
As stated above,
Yukarıda da belirtildiği üzere,
As stated above,
Yukarıda da belirtildiği üzere,
As mentioned above,
yürürlüğe konmak üzere olmak
to be about to be carried into effect Verb
zararları karşılamak üzere ayrılan karşılıklar
contingencies reserve Noun
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Niyet, gāye, amaç bildirir
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.