(limb

kol, bacak, kanat, uzuv, organ. Noun
dal, ağacın büyük dalı.
The knotty limbs of an enormous oak. Noun
çıkıntı.
the four limbs of a cross. Noun
üye, aza: bir şeyin/kurumun üyesi/parçası/dalı/şubesi. Noun
yaramaz/şımarık çocuk, afacan, haşarı. Noun
ayla, hale, güneşin/ayın/gezegenin dış çevresi. Noun, Astronomy
açıölçerin dereceli yayı. Noun
(a) taçyaprağının üst geniş kenarı, (b) yaprağın/çiçek yaprağının geniş kısmı. Noun, Botany
üye (Kaynak: Evrim Çalışkanları) Noun, Biology
şeytanın art ayağı, çok yaramaz çocuk.
şeytanın art ayağı, çok yaramaz çocuk.
paçayı/postu kurtarmak, tehlikeyi atlatmak/savuşturmak.
az kalsın canından olmak Verb
ağır hapse mahkûm olma tehlikesi
hayatî.
The old bridge is a danger to life and limb: Eski köprü hayatî tehlike arzediyor. Adjective
kanunun kolu
koruncasız, çaresiz, tehlikeye maruz, biçare, desteksiz, yapayalnız.
leave someone out on a limb:
birisini tehlikeye maruz bırakmak.
be/go out on a limb: tehlikeye maruz kalma, çaresiz/desteksiz kalmak.
The producer of the play was left out on a limb when his backers suddenly withdraw their support.
(vücudu) parçalamak, param parça etmek, parça parça etmek.
be torn limb from limb by wolves: kurtlar
tarafından parçalanmak.
(kimsenin) kılına halel gelmeden, kimsenin burnu kanamadan.