Transitive Verb ağırlaştırmak, kötüleştirmek, fenalaştırmak, vahim bir hale getirmek. to aggravate an illness:
bir hastalığı ağırlaştırmak. Burglary was aggravated by murder: Hırsızlık (suçu) cinayetle daha vahim bir hale getirilmişti. aggravated assault: silahlı saldırı.
Transitive Verb canını sıkmak, sabrını tüketmek. His questions aggravated her: Sualleri onun canını sıktı.
Transitive Verb azdırmak, tahriş etmek. The child'd constant rubbing aggravated the rash: Devamlı sürtünme çocuğun isiliğini azdırdı.
Transitive Verb abartmak, mübalâğa etmek. to aggravate a charge against an offender: Bir sanığa isnat edilen suçu abartmak.
Transitive Verb kızdırmak, darıltmak.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition