1. Geçişli Fiil ağırlaştırmak, kötüleştirmek, fenalaştırmak, vahim bir hale getirmek.
    to aggravate an illness:
    bir hastalığı ağırlaştırmak.
    Burglary was aggravated by murder: Hırsızlık (suçu) cinayetle daha vahim bir hale getirilmişti.
    aggravated assault: silahlı saldırı.
  2. Geçişli Fiil canını sıkmak, sabrını tüketmek.
    His questions aggravated her: Sualleri onun canını sıktı.
  3. Geçişli Fiil azdırmak, tahriş etmek.
    The child'd constant rubbing aggravated the rash: Devamlı sürtünme çocuğun isiliğini azdırdı.
  4. Geçişli Fiil abartmak, mübalâğa etmek.
    to aggravate a charge against an offender: Bir sanığa isnat edilen suçu abartmak.
  5. Geçişli Fiil kızdırmak, darıltmak.
ağırlaştırılmış ömür boyu hapis İsim, Ceza Hukuku
ağırlaştırıcı sebep İsim, Ceza Hukuku
güçlükleri arttırmak Fiil