anticipation

  1. Noun umma, umutla/güvenle bekleme.
    We waited at the station in anticipation of her arrival: Geleceğini
    umarak istasyonda bekledik.
  2. Noun (önceden) sezme, farketme, hissetme.
  3. Noun içine doğma, önceden bilme, önsezi, sezgi, hads.
  4. Noun tahmin.
    the general anticipation was that … : umumî tahmine göre.
  5. Noun, Music sonra çalınacak notalardan birkaçını önceden çalma.
  6. Noun vadesinden önce para çekme veya emanet paradan sarfetme.
taksitle
(Br) günü gelmeden bir vergiyi veya sübvansiyonu tahsile yetkili kurul
beklenilenin hilafına
önceden, peşinen, peşin olarak.
in anticipation of something: ilerideki bir şeyi düşünerek/gözönünde
tutarak, ümit ederek, umarak, ümitle.
in anticipation of your consent: razı olacağınızı umarak.
to save money in anticipation of future: geleceği düşünerek para biriktirmek.
yatırım beklentisi
önce satın alma hakkı
(US) ilerde teslim şartıyla satmak Verb
peşin teşekkürlerimizi bildirir
ileride teslim şartıyla satmak Verb
(US) önceden ödeme indirimi
önceden ödeme indirimi
bir senedin önceden ödenmesi
bir talebin vaktinden önce yapılması
bir kimsenin kalan ömrünün tahmini Noun
önceden ödeme
maaşını ele geçmeden yiyip bitirmek Verb
poliçenin vadeden önce ödenmesi durumunda poliçe bedeline uygulanan iskonto haddi
indirim oranı
beklentiler hakkında bilgi toplamak Verb
bir şeye intizaren
gelecek için tasarruf yapmak Verb
gelecek için tasarrufta bulunmak Verb
vergi için kabul edilen bono
(Br) vergi için kabul edilen bono