be left

  1. kalmak.
    There was nothing left to me but to leave the country: Bana memleketi terk etmekten başka
    yapacak bir şey kalmamıştı (başka çare yoktu).
    My assistant prepared the whole project, there was nothing left to me but to sign it: Bütün projeyi asistanım yaptı, bana sadece imza etmek kaldı.
bir başına bırakılmak Verb
kendi takdirine bırakılmak Verb
kendi olanaklarıyla baş başa kalmak Verb
geçilmek Verb
birinin takdir yetkisine bırakılmak Verb
arkada kalmak Verb
arkaya kalmak Verb
mahrum kalmak Verb
şaşakalmak Verb
kalakalmak Verb
avucunu yalamak Verb
birinin emlakini tevarüs etmek Verb

be left holding the bag): (a) başkasının yarım bıraktığı iş) üzerinde kalmak/üstüne yıkılmak,
sorumluluk üzerinde kalmak, (b) eli boş dönmek,
argo hava almak, açıkta kalmak.
orta da kalmak Verb
aç açık kalmak Verb
muallakta kalmak Verb
yaya kalmak Verb
meydanda kalmak Verb
kalakalmak Verb
artmak, (artık) kalmak.
bir satıştan arta kalmak Verb
satıştan arta kalmak Verb
satıştan arda kalmak Verb
sipsivri kalmak Verb
takdirine kalmak Verb
birinin ihtiyarına (seçimine) bırakılmış olmak Verb
hâkimin takdirine bırakılmak Verb
mahkemenin takdir yetkisine bırakılmak Verb
parasız pulsuz bırakılmak Verb
sallantı da kalmak Verb
sallantı da kalmak Verb
ayakta kalmak Verb
orta da kalmak Verb
bir anlaşmaya dahil edilmemek için talepte bulunmak Verb
yalnız kalmak (olmak)
sözü edilmemesi daha iyi olmak Verb
yedeğe alınmak.
gitme telaşı içinde kalemini unuttu