brown

  1. Adjective kahverengi
  2. esmer, kahverengi(nde), kestane rengi(nde).
    brown bread: esmer/kara ekmek.
    brown paper:
    ambalaj kâğıdı.
    brown study: derin ve ciddî düşünceler, (sıkıntı sonucu olan) dalgınlık.
    brown sugar: esmer şeker.
  3. kahverengi benekli siyah at.
  4. mangır, bakır para.
  5. esmerleşmiş, güneş yanığı, bakır/tunç rengi.
  6. esmerleş(tir)mek.
  7. börttürmek, hafifçe kızartmak.
    She browned the onions and added them to the stew.
kumral
esmerleşmek Verb
çikolata rengi Adjective
tarçın rengi Adjective
maron
esmer
koyu kahverengi Adjective
mükemmel/dört başı mamur yapmak, başarmak.
When he does a job, he always does it up brown: Yaptığı
işi daima mükemmel yapar.
yeşilimsi kahverengi.
koyu kahverengi Adjective
vişneçürüğü
pastel kahverengi Adjective
vişneçürüğü
kum kahverengisi Adjective
kızıl kahverengi. Noun
topraktan yapılan kahverengi bir boya.
koyu kahverengi.
esmer yosun
(Phaeophyceae). Noun
alkollü içki satışı izni bulunmayan konaklama tesisine müşterilerin kendi içkilerini getirmeleri Noun
boz ayı: Amerika siyah ayısının kahverengine yakın olanı. Noun
boz ayı
(Ursus arctos): Avrupa ve Asyada sık ormanlarda, inlerde yaşayan, arka ayakları üstünde
yürüyebilen, tırmanıcı ve yüzücü, esmer-kahverengi tüylü ayı.
Noun
kahverengi kemer: Judo oyuncularına 4'üncü yılda verilen kemer. black belt, blue belt, green belt,
white belt
Noun
kadife çayırı
(Agrostis canina): K. Amerikada bahçelerde yetiştirilen kalımlı çayır.
dog bent,
velvet bent ile ayni anlama gelir.
Noun
esmer puding: elma veya başka meyve, ekmek kırıntısı, şeker, tereyağı ve baharatla hazırlanıp fırında pişirilen bir tatlı. Noun
esmer ekmek, kara ekmek. Noun
Boston brown bread Noun
beurre noir
gül kanseri: mantarların güllerde yaptığı hastalık. Yaprak ve çiçekler solar, gövdede kırmızı-mor çevreli yaralar hasıl olur. Noun
linyit. Noun
benekli hani Noun, Zoology
sarı kayış balığı Noun, Zoology
kahverengi cüce Noun, Astronomy
önceleri tahtadan muhafazalara yerleştirilen elektrikli cihazlar Noun
radyolar Noun
kahverengi mallar Noun
televizyonlar Noun
(balık avı için) kahverengi sun'i sinek. Noun
limonite Noun
yeşil alanların aksine
geçmişte endüstri ya da ticaret amacıyla kullanılmış olmasından ötürü niteliği değişmiş arazi
patoz: pamuk tozunun akciğerlerde sebep olduğu hastalık. Noun
eşkina Noun, Zoology
soğumak Verb
ambalaj kâğıdı
paket kâğıdı
kahverengi ya da koyu renkli ambalaj kağıdı
ambalaj kağıdı
Norway rat
Norveç sıçanı
(Rattus norvegicus). Gri kahverengi tüylü, karın altı beyazımsı, uzun ve pul pul
kuyruklu, ev, ambar ve rıhtımlarda yaşayan bir tür fare.
aynalı vatoz Noun, Zoology
esmer pirinç. Noun
çürüme: elma, şeftali, erik ve kirazlarda
Sclerotinia türü mantarların sebep olduğu bir hastalık.
Dokular kahverengine döner ve çürür.
Noun
Alman Nazi hücum kıtası mensubu. Noun
faşist. Noun
dalgınlık, derin düşüncelere dalma, derin derin/kara kara düşünme.
Lost in a brown study, she was oblivious to the noise. Noun
esmer şeker, kısmen rafine edilmiş şeker. Noun
İsviçre ineği: İsviçre asıllı iyi cins inek. Noun
kızıl ardıç kuşu
(Toxostoma rufum): Doğu ABD'de bulunan kızıl kahverengi tüylü ötücü bir kuş. Noun
kızıl ardıç kuşu
(Toxostoma rufum): Doğu ABD'de bulunan kızıl kahverengi tüylü ötücü bir kuş. Noun
alabalık
(Salmo trutta fario): K. Avrupa akarsularında yaşayan alabalık türü. Noun
çanak çömlek
lapin Noun, Zoology
(mısır, çavdar unu ve pekmezle yapılan) kara ekmek.
başka şeylere dikkat etmeyecek derecede düşünceye dalmış.
liver ile ayni anlama gelir. karaciğer rengi, grimsi kızıl kahverengi.
sicim ve ambalaj kâğıdı
beyaz yakalık, genç kızların okul yakalığı. Noun
at mr brown's (the shoemaker's etc)