Çağrı merkezlerinin faaliyetleri (NACE kodu: 82.2)
Noun, Trades-Professions
Çağrı merkezlerinin faaliyetleri (NACE kodu: 82.20)
Noun, Trades-Professions
emre/emrine âmâde, her emir ve arzuyu yerine getirmeye hazır.
He has three secretaries at his beck and call: Emrine âmâde 3 kâtibesi var.
to have somebody at one's beck and call: bir kimseyi parmağında oynatmak/her istediğini yaptırmak.
birini istifaya davet etmek
Verb
parasını talep etmek
Verb
birinin dikkatini çekmek
Verb
(bir kimsenin) yalanını/palavrasını yüzüne vurmak, palavraya aldırmamak, kuru sıkıya pabuç bırakmamak.
He always said he would quit, so we finally called his bluff: Hep ayrılacağını söyler dururdu, sonunda bunun palavra olduğunu yüzüne vurduk.
bir şeyi kendisinin addetmek
Verb
okurlarına hitap etmek
Verb
(oyunun başlayacağı sırada) seyircileri oturmaya davet.
Noun
sermaye hisselerini ilk ödeme
istek halinde, istenildiği takdirde, talep vukuunda.
özdevimli çağırma
Information Technology
bankadan hükümetçe istenen bilanço
borcun şartlarını yerine getirmediğinden tekeffül edilen borcun ödenmesi için bankanın yaptığı çağrı
kuş ötüşüne benzer ses.
Noun
kuş sesi çıkaran düdük.
Noun
mahkemede duruşma çağrısı
ödemeli telefon konuşması
ödemeli arama
Noun, Telecommunications
(US) ödemeli telefon görüşmesi
(US) (telefon) milletlerarası konuşma
(Br) milletlerarası telefon konuşması
mecburi olarak limana sığınma
(gemi) mecburi olarak limana sığınma
(US) milletlerarası telefon konuşması
(telefon) milletlerarası konuşma
(telefon) şehir içi konuşma
marjı tamamlama talebi (menkul kıymet satın alınması için aracı kurumlar nezdinde yatırılmış olan depozito
marjının artırılması için yapılan çağrı
şehirlerarası telefon çağrısı
(Br) uluslararası konuşma
(Br) uluslararası konuşma
(Br) ihbarlı telefon çağrısı
telefon konuşması
Noun, Telecommunications
telefon görüşmesi
Noun, Telecommunications
genel kurulu toplantıya davet
telefon konuşması
Noun, Telecommunications
telefon görüşmesi
Noun, Telecommunications
(US) şehirlerarası konuşma
(telefon , Br) acele telefon
tren telefon konuşması
Communication
(telefon) trende telefon konuşması
acele konuşma
Communication
satış temsilcisinin müşteri ziyaret düzeninin incelenmesi
birini bir kenara çekmek
Verb
çağırmak, celbetmek, göndermek.
to be called away on business: göreve çağırılmak, görev ile uzaklaşmak/gitmek.
to be called away from a meeting: (daha önemli bir iş için) toplantıyı terketmek (zorunda kalmak).
(a) geri çağırmak.
He was about to leave when his secretary called him back. (b) tekrar uğramak/ziyaret
etmek.
The salesman will call back later. (c) karşılık vermek, cevaben telefonla aramak, sonra telefon etmek.
I'll call you back: Sana sonra telefon ederim. (d)
call back to someone: dönüp birini çağırmak, bağırarak birine cevap vermek.
I called back: “Don't forget!”
başka kuşları ötüşüyle çağırıp tuzağa düşüren kuş
vadesinde ödeme çağrısı yapmak
Verb
(geçerken) uğrayıvermek.
I'll call by at the shops on the way home: Eve gelirken çarşıya uğrayıvereceğim.
çağrı merkezi
Noun, Management
ödemeli telefon etmek
Verb
(a) dilemek, dua etmek.
to call down curses to someone's head: birine beddua/lânet etmek. (b)
argo yermek, zemmetmek, hakkında kötü şeyler söylemek.
The newspapers called down his latest book. (c)
argo azarlamak, paylamak.
His father called him down for being late. (d)
argo meydan okumak, birini kavgaya/düelloya davet etmek. (İngilterede bu anlamda
call out kullanılır).
firmaya menkul değeri vadesi gelmeden geri satın alma olanağı sağlayan rüçhanlı senet karşılığı
(a) gidip/uğrayıp almak, alıp getirmek.
I'll call for you at 9 o'clock: Saat 9 da gelir seni alırım.
to be (left till) calld for: gelinip alınacak. (b) istemek, talep etmek, (birini) çağır(t)mak, birisine seslenmek.
call for help: yardım istemek.
call for the bill: fatura istemek.
call for the waiter: garsona seslenmek. (c) gerek(tir)mek, yerinde olmak, yakışık almak, icabet(tir)mek, zorunlu kılmak.
Your remark was not called for = It was an uncalled for remark: Sözün yersizdi/yakışık almadı.
to call for an explanation: açıklamayı gerektirmek.
sebep olmak, meydan vermek, yol açmak, ortaya çıkarmak.
This is a task that will call forth all his energies: Bu, onun bütün gücünü ortaya koyacak (gerektirecek) bir iştir.
satış temsilcisinin müşterileri ziyaret etme sıklığı
(a) ödenmesini istemek, (borcu/parayı) tahsil etmek/toplamak.
I'll call in the money I lent. (b)
tedavülden kaldırmak.
The government called in all old $ 1 bills. (c) içeriye çağırmak, davet etmek, buyur etmek, başvurmak, müracaat etmek.
I'll call my friends in: Arkadaşlarımı (eve) davet edeceğim.
My father is very ill, I must call in a doctor at once: Babam çok hasta, hemen bir doktor çağırmalıyım. (d) geri çağırmak.
GM has called in 1984 model cars to correct a faulty transmission. (e) uğramak, kısa bir ziyaret yapmak.
He was out when I called in. (f)
call in question: şüphe etmek/çekmek/uyandırmak, itiraz etmek.
meydana/ortaya koymak, getirmek, çıkarmak.
call into being/existence: yaratmak.
The space age has called into existence a whole new body of scientific and technical words: Uzay çağı birçok yeni bilimsel ve teknik sözcüklerin yaratılmasına yol açtı.
call into play: ortaya koymak, harcamak.
call into play all one's powers: bütün gücünü harcamak.
(a) uzaklaştırmak.
Please call off your dog. (b)
k.d. iptal etmek, sona erdirmek, tatil
etmek.
The picnic was called off because of rain.
call off a deal: bir anlaşmayı iptal etmek.
call off a strike: grevi sona erdirmek.
(US) satın alma opsiyonu (prim karşılığında önceden saptanmış fiyatla ve belirlenmiş tarihten önce bir
menkul kıymetten 100 hisse satın alma hakkı
vadesinden önce ihbarlı bir senedin itfası halinde
senedi verince ödenecek prim
başabaş veya nominal değerinden daha yüksek bir değerde rüçhanlı hisse senedini itfa ettiği takdirde senedi verenin ödeyeceği prim
bir tahvilin itfasına esas olan değer
vadesinden önce itfa edilen tahvile ödenen para
itfa süresi (bir menkul kıymetin ihraç tarihi ile itfa tarihi arasındaki süre
iş hukukunda feshi ihbar müddetleriyle işçi ve müstahdemi himaye
tahvili çıkaran tarafından gelecekte saptanacak bir malın satış sözleşmesi
sermaye payı ödeme makbuzu
satış temsilcisinin müşterileri ziyaret inden sonra düzenlediği rapor
satış temsilcisinin müşterileri ziyaretinden sonra düzenlediği rapor
fiyatının satın alıcı tarafından ileri bir tarihte konacağı bir metanın satışına ilişkin sözleşme
hisse senetlerinin bedelini ödeme çağrısı
başlangıç veya bitiş işaretini vermek
Verb
süreyi başlatmak veya bitirmek
Verb