calling

  1. Noun çağırma, bağırma.
  2. Noun ziyaret.
    calling card = visiting card: kartvizit.
  3. Noun meslek, iş, meşgale.
    What is your calling?
  4. Noun davet.
    He had a calling.
  5. Noun dürtü, iç eğilim, içten gelen kuvvetli arzu/istek.
    He did it in response to an inner calling:
    Onu, içten gelen bir arzuya uyarak yaptı.
  6. Noun toplantı, toplanma, içtima, toplantıya davet.
    the calling of Parliament.
  7. Noun çiftleşme zamanı dişi kedinin çıkardığı ses.
mesleğinin icrasında
satış temsilcisinin istenmeyen ziyareti
soğuk ziyaret
bir meslek icra etmek Verb
saygıdeğer meslek
şerefli meslek
devlet memuriyeti
(borsada , ikramiyeli muamelede) satın alma hakkı
(borsada , ikramiyeli işlemlerde) satın alma hakkı
yan meslek
(telefon) acele çevirme sistemi
mesleki staj
seçim çağrısı
card ile ayni anlama gelir. kartvizit.
(gemi) uğrama klozu
satış temsilcisinin belirli bir müşteriyi iki kez ziyareti arasında geçen süre
ziyaret devresi
çağrı defteri
ziyaret saatleri Noun
ödeme talebi
bilirkişiye müracaat
banknotların tedavülden çekilmesi
jüri üyelerinin kura ile seçilmesi Noun
davacının çağrılması
yedeklerin çağrılması
yedeklerin çağrılması
tanık celbi
tanıkların çağrılması
tanıklara müracaat
bir grevin durdurulması
müşterilere ziyaret
düelloya çağrı
hissedarlar toplantısı yapma
tanıklığa çağrı
(Br) baroya kabul
müzakerelerin kapatılmasını talep etmek Verb
tanık çağırmaktan vazgeçmek Verb
dikkat isteyen mesele
üyelerin adlarını okuyarak oy kullanmak Verb
üyelerin adlarını okuyarak oy kullanmak Verb
Aradığın için teşekkür ederim.