circumstances

  1. Noun durumlar
  2. hal
  3. durum
  4. ahval
  5. mevki
  6. vazıyet
  7. Noun şartlar
zor durumlarda saygınlığını yitirmemek Verb
haline vakur bir şekilde katlanmak Verb
zorlayıcı nedenler Noun
yardımcı şartlar Noun
feri şartlar Noun
kendini duruma uydurmak Verb
kendini yeni duruma uydurmak Verb
durumlara göre
durumdan haberdar olmak Verb
duruma göre hareket etmek Verb
fiili durum
gerçek durum
kendini duruma uydurmak Verb
kötü şartlar Noun
suçu veya cezayı ağırlaştırıcı sebepler Noun
ağırlaştırıcı sebepler Noun, Law
cezayı ağırlaştırıcı nedenler Noun
kötüleşen şartlar Noun
ağırlaştırıcı nedenler Noun, Law
hafifletici şartlar göz önünde tutulacak olursa
olay sırasındaki koşullar Noun
yardımcı durumlar Noun
hafifletici sebepler Noun
şartların baskısı ile davranmak Verb
şartlar lehinde olmak Verb
(şartlar) uygun olmak Verb
para sıkıntısı içinde olmak Verb
hali vakti yerinde olmak Verb
ıztırar halinde olmak Verb
muhtaç durumunda olmak Verb
muhtaç durumda olmak Verb
yoksullaşmış olmak Verb
durumu kötüleşmiş olmak Verb
çok muhtaç durumda olmak Verb
büyük darlık içinde olmak Verb
zor duruma girmek Verb
şartlara göre hareket etmek zorunda olmak Verb
yardımcı durumlar Noun
tali şartlar Noun
tali durumlar Noun
bir olayın yer aldığında hüküm süren şartlar Noun
olayların bir araya gelmesi
kendini duruma uydurmak Verb
duruma uymak Verb
olayların bir araya gelmesi
kritik durum
sarsılan durum
fakr-u zaruret içinde olma
zorunluluk Noun
mecburiyet Noun
hali vakti yerinde olma
istisnai durum
istisnai durumlar Noun
sefil şartlar altında yaşamak Verb
hafifletici sebepler Noun
hafifletici nedenler Noun
olağanüstü şartlar Noun
değişen durumları göğüslemek Verb
fiili gerçek durumlar Noun
şartların kurbanı olmak Verb
durumun kurbanı olmak Verb
uygun şartlar Noun
mali koşullar Noun
şartların esaslı değişimi Noun, Law
maddi olanaklara sahip
hali vakti yerinde
refah içinde
hiçbir surette
alelade ahvalde
muhtaç durumda
bu ahval ve şart altında
bu şartlar tahtında
asla, hiçbir zaman, kat'iyen, kat'iyetle, kesinlikle, hiçbir veçhile/şekilde/surette.
Under no circumstances
should you see them again.
bu durumda, bu koşullar/şartlar altında, bu vaziyet karşısında/muvacehesinde.
suçluluğu kanıtlar görünen şartlar Noun
suçu kanıtlar gibi görünen şartlar Noun
yoksul durum
yer alan beklenmedik olaylar Noun
müreffeh bir hayat
refah içinde yaşamak Verb
paşa gibi yaşamak Verb
konforlu bir hayat sürmek Verb
refah içinde yaşamak Verb
dar durumda olmak Verb
dar durumda olmak Verb
parasızlık çekmek Verb
cezayı hafifletici sebepler.
hafifletici şartlar Noun
hafifletici nedenler Noun
hafifletici sebepler Noun
kısıtlı imkânlar Noun
şartlar yüzünden
hal ve durumları gereği
istisnai durumlar Noun
müstesna haller Noun
parasal durum
kısıtlı imkânlar Noun
endişe verici durumlar Noun
şartların sıkıştırması
mevcut şartlar Noun
yoksul düşme
züğürtleşme
para sıkıntısı
durumlar gerektirdiği için
halin gerektirdiği Adjective
şartlar silsilesi
özel haller Noun
para sıkıntısı
o sırada mevcut şartlar Noun
şüphe uyandıracak durumlar Noun
cari şartlar Noun
cari şartlar Noun
şartların bütünü Noun
her halükârda
her halükârda
bazı şartlar altında
hiçbir şart altında Adverb
kesinlikle Adverb
hiçbir surette Adverb
hiçbir şekilde Adverb
benzer şartlar tahtında
benzer şartlar altında
bu gibi şartlar altında
bu şartlar altında
mevcut şartlar altında
mevcut şartlar tahtında
bugünkü şartlar altında Adverb
mevcut şartlarda Adverb
mevcut durumda Adverb
mevcut şartlar altında Adverb
bugünkü durumda Adverb
bugünkü şartlarda Adverb
şartların zorunluluğu altında
bu şartlar altında
hal böyle olunca Adverb
büyük tehlike
beklenmedik durumlar Noun
yer alması beklenmeyen olayların bir araya gelmesi
alışılmadık
olağandışı durumlar Noun
şartların kurbanı
savaş şartları Noun
para durumu nasıl ?
kısıtlı imkânlar Noun
servet durumu
ahval ve şerait
ailenin durumu
bir fiilin yer alması sırasında mevcut olay veya ikaına müessir olan şartlar Noun
somut olayın şartları Noun, Law
şartlar müsaade ettiği takdirde
durum gerektirdiği takdirde
durum gerektirdiğinde
vakıalar Noun
gerçekler Noun