crease

  1. Verb, Textile Industry buruşmak
  2. kırma, kat, kat yeri, pli, yatkı.
  3. (özellikle yüzdeki) kırışık(lık), buruşuk(luk).
    to iron out (remove) the creases from a dress.
  4. çizgi, ütü çizgisi, yiv.
  5. kırış(tır)mak, buruş(tur)mak, kat yapmak, katlanmak, kırma/yiv yapmak.
    Permanent press clothes don't
    crease easily.
    creased dress: buruşuk elbise.
  6. sıyırmak, hafif iz/çizgi bırakmak.
    The bullet merely creased his shoulder.
  7. (pantalonu) ütülemek, ütülenmek, ütü tutmak.
    Don't put those trousers on until I've creased them.
  8. çok güldürmek, gülmekten katıltmak.
    That joke really creased me (with laughter).
  9. (bkz: creese ).
  10. Noun Malaya hançeri.
  11. Noun Malezya hançeri.
işaretli kriket oynama sahası.
kriket oyununda topa vuranın hareket alanını sınırlayan çizgi. Noun
buruşmaz Adjective, Textile Industry