dirty

  1. Adjective, Textile Industry kirli
  2. Adjective, Textile Industry pis
  3. Adjective kirli, pis, murdar.
    dirty laundry. dirty smoke. dirty hands/face/shoes/streets.
    Don't get your
    hands dirty: Ellerini kirletme.
  4. Adjective iğrenç, aşağılık, habis, pespaye, alçak, menfur.
  5. Adjective müstehcen, açık saçık, ayıp.
    a dirty joke.
    dirty mind: aklı fikri ayıp/müstehcen şeylerde
    olan.
    He has a dirty mind: Aklı fikri hep ayıp şeylerde.
  6. Adjective berbat, nahoş, sıkıcı, yorucu.
    It's a dirty business. He left the dirty work for me.
  7. Adjective üzücü, müessif.
    That's a dirty shame.
  8. Adjective âdi, kötü, kaba.
    to play someone a dirty trick = play a dirty trick on someone: birine âdi/alçakça/kahpece
    bir oyun oynamak.
  9. Adjective küçümseyen, hor/hakir gören.
    a dirty look.
    give someone a dirty look: birisine yukarıdan/tepeden/istihza
    ile bakmak, birisini hakir görmek.
  10. Adjective, Physics fazla miktarda radyoaktif madde yayan (atom silahı vb.).
    a dirty bomb.
  11. Adjective (hava) fena. kötü, bulanık, sisli, fırtınalı.
    dirty weather: fena hava.
    The fishermen won't
    go out on such a dirty night.
  12. Adjective karanlık, bulanık, koyu, kirli, paslı.
    a dirty red: kirli/koyu kırmızı.
  13. Verb kirletmek/kirlenmek, pisletmek/pislenmek.
    Don't dirty your hands. White shoes dirty very quickly.
  14. Adverb pek, çok.
    a dirty big house: çok büyük bir ev.
birinin kirli çamaşırlarını ortaya dökmek, gizli rezaletleri/yolsuzlukları açığa çıkarmak.
(US) bir şirket mali güçlükler içine girdiğinde
küçük hissedarlar katılmadıkları takdirde onların hisselerini epey sulandıracak biçimde yeniden bir finansman paketi düzenlenmesi
kirli para
bulaşmak Verb
pislenmek Verb
kirlenmek Verb
kirlenme
(US) düşük kalite
malların ya da ambalajlarının hasarlı olarak taşındığını belirten konşimento
birikmiş faizlere göre fiyatının ayarlanması gereken devlet tahvili
pis iş
okunaklı yazılmamış metin
eğri büğrü yazılmış el yazısı metin
okunmaz
bulaşık
kirli dalgalanma
hükümetin döviz kurlarına müdahale etmeyeceğini resmen açıklamasına rağmen
el altından müdahaleyi sürdürmesi
kirli dalgalanma sistemi
hükümetin döviz kurunun dalgalanmasına el altından müdahale etmesi
kirli çamaşır
kirli çamaşırlar, açıklanması utanç verici gizli kapaklı işler.
wash one's dirty linen in public:
birisinin kirli çamaşırlarını ortaya dökmek.
Noun
güruh
it sürüsü
kirli para
karapara, kirli para Noun, Criminal Law
karapara Noun, Law
şehvet düşkünü, pis zampara. Noun
alçak/âdi/rezil/pespaye tutum/davranış. Noun
okunamayacak haldeki baskı
kıtlık ve ekonomik bunalım yılları (1930 yılları). Noun
itlik
pis oyun
orospuluk
dalavere, döneklik, kahpelik: politikada rakibini yenmek için başvurulan âdi, pespaye, yasa dışı hileli yollar. Noun
pis su Noun, Environment-Ecology
pis hava
sevgili ile geçirilmiş hafta sonu
küfür, kötü/kaba söz, süvüp sayma. Noun
pis/kirli iş.
Car repairing is a dirty work work. Noun
kimsenin yapmak istemediği ağır/zor iş.
Why do you always leave me to do all the dirty work? Noun
hileli/dalavereli iş, el altından yürütülen yasa dışı iş.
There's been some dirty work with the club
accounts and some money is missing.
Noun
belalı bir iş
birine kötü muamele yapmak.
kir tutmak Verb
haksız muameleye maruz kalmak, en hoşa gitmeyen işe sürülmek/zorlanmak/mecbur edilmek.
alavere dalavere yapmak Verb
kalleşlik etmek Verb
birine kötü bir oyun oynamak Verb
kirli çamaşırlarını ortaya dökmek, aile sırlarını açıklamak.
pis banknotları tedavülden kaldırmak Verb