(sporda) ilk sayıyı yapmak,
k.d. şeytanın bacağını kırmak.
çiroz
(Harpadon nehereus): Asyada nehir ağızlarında ve haliçlerde yaşayan ve Hindistanda kurutularak
yenen balık.
bummalo ile ayni anlama gelir.
Noun
köpüklü burgondi ve şampanya karışımı.
Noun
başarısız/mahvolmuş kimse.
Noun
başkasını tuzağa düşürmek için kullanılan adam
dalgıç ördek:
Aythyinae familyasından suya dalarak avlanan ördek türü.
eider, scaup, scoter,
canvasback
kuzey ördeği
(Somateria mollisima): kuzey yarımküresine mahsus iri bir cins ördek. Dişisinin göğüs
tüylerinden yorgan vb. yapılır.
Noun
boz ördek
(Anas stepara, Ana acuta).
Noun
alaca ördek
(Historionicus historionicus): Kuzey denizlerine özgü, erkeğinin tüyleri alacalı bir tür ördek.
henüz çok küçükken, küçüklüktenberi, boyu bir karış iken.
I've kown Mary ever since she was knee high to a duck: Mary'yi ta çocukluğundan beri tanırım.
Labrador ördeği
(Camptorhynchus labradorius): soyu hemen hemen tükenmiş siyah-beyaz tüylü K. Amerika köpeği.
(a)
ABD yeni dönemde seçilmemiş fakat kısa bir süre daha çalışan senato/kongre üyesi. (b) zavallı/biçare
kimse, (c) borçlarını ödemeyen borsa simsarı, (d) sakat/geri kalan gemi.
seçim dönemi sona yaklaşmış ve yeniden seçilmemiş senato/kongre üyesi.
Noun
sakat/kötürüm kimse.
Noun
borsada borçlarını ödemeyen kimse.
Noun
Çin ördeği
(Aix galericulata): tepeli/ibikli ördek.
tepeli ördek
(Cairina moschata): tropikal Amerikada bulunan ve geniş ölçüde evcilleştirilen tepelikli iri yaban ördeği.
tepeli ördek
(Cairina moschata): tropikal Amerikada bulunan ve geniş ölçüde evcilleştirilen tepelikli iri yaban ördeği.
(a) Muscovy duck, (b) misk ördeği
(Biziura lobata): Avustralyada yaşar. Kuluçka zamanında misk gibi kokar.
kızıl ördek
(Oxyura jamaicensis rubida).
savunmasız/koruyucusuz kimse/şey, kolay hedef.
kolay vurulan hedef, savunmasız/zavallı kimse.
sazlık balıkçıl ördeği
(Nyroca fuligula).
orman ördeği
(Aix sponsa): K. Amerikada yaşar; siyah, kestane rengi, yeşil, mor ve beyaz tüylü,
tepeliklidir; ağaçlarda yuva yapar.
bir davayı engellemek
Verb
Eğil ve Siper Al
Proper Name, Cinema
taş sektirme, suda taş kaydırma oyunu.
make/play ducks and drakes: har vurup harman savurmak,
hesapsız para harcamak, keyfine harcamak/israf etmek.
sıvışmak, tüymek, kaçmak.
ördek vebası: virüslerin sebep olduğu öldürücü ördek hastalığı.
Noun
(yapılması) çok kolay iş.
asıl meseleyi örtbas etmeye çalışmak, asıl konuya girmekten kaçınmak, meseleyi uyutmak/oyalamak/hasır
altı etmek.
Congress ducked the issue.
yağ satarım, bal satarım
Noun
etkisiz, tesirsiz, sonuç vermeyen, faydasız.
seve seve işe girişmek, kolay/çabuk öğrenmek/alışmak.
take to physics like a duck to water: fizikten
hoşlanmak, fiziği kolay bulmak. 16
That's like pouring water on a duck's back: Bu çok kolay iş/bundan kolay ne var!