endowment

  1. Noun, Management anavarlık
  2. Noun bağış, teberru, vakıf, bağışta bulunma, bağış yapma.
    He spent his money on the endowment of schools.
  3. Noun vakıf geliri, vakıftan sağlanan gelir.
    The university has a large endowment.
hayırseverlik
okul ya da üniversite eğitim masraflarının karşılanması için ana paranın taksitlerle ödendiği bağış şekli
eğitim bağışı
Allah vergisi
özgülenecek asgari mal varlığı Noun
vakıf kfı
(Br) hayat halinde sigorta (poliçede belirtilen tarihte sigortalı hayatta ise sigortacının sigortalıya
ödemeyi taahhüt ettiği sigorta
hayat halinde sigorta
(Br) hayat halinde sigorta planı
hayat şartıyla sigorta sözleşmesi
iane ile toplanan sermaye
bir kamu kuruluşunun işlemesi için sağlanan sermaye
adanan sermaye
gelir güvencesi/sigortası: belirli bir süre sonunda sogortalıya veya varisine belirli bir meblağın ödenmesini öngören sigorta.
hayat halinde sigorta süresi
gelir güvencesi/sigortası: belirli bir süre sonunda sogortalıya veya varisine belirli bir meblağın ödenmesini öngören sigorta.
belirli bir süre sonunda belirli bir meblağın ödenmesini gerektiren hayat sigortası poliçesi.
tahsis amacı Noun
vakfiye şartları Noun
vakıf şartları Noun
(Br) hayat halinde sigorta
birleşik hayat hali ve ölüm hali sigortası Noun
hayat ve ölüm karma sigortası Noun
sigortalının belirlenen süre sonuna kadar sağ kalması durumunda
sigorta tutarının iki katına çıkarılacağını öngören düzenleme
(Br) eğitim sigortası Noun
eğitim sigortası Noun
eğitim süresince ödenecek sigorta
ülkenin faktör donatımı
normal hayat halinde sigorta (belirli sürenin bitiminde belirli meblağın ödendiği sigorta
hayat halinde sigorta
(Br) 60 yaşından sonra başlayan yaşlılık sigortası yaptırmak Verb