engagé

  1. Adjective (politikaya, özellikle solculuğa) kapılmış, kendini kaptırmış/adamış.
peylemek, yer vb. tutmak/ayır(t)mak.
I've engaged a room at the hotel: Otelde bir oda ayırttım. Verb
işe/hizmete/memuriyete almak/girmek.
I engaged a new secretary. Verb
(ilgisini/dikkatini) çekmek, oyalamak.
The novel engaged his attention and interest. The spots of
blood on the floor engaged the attention of the police.
Verb
cezbetmek, hoşa gitmek.
His good nature engages everyone. Verb
vaat et(tir)mek, taahhüt etmek, üzerine almak, bağla(n)mak.
He engaged (himself) to pay back the money. Verb
meşgul etmek, (vaktini vb.) almak/işgal etmek.
Work engages much of his time. Verb
(dişli çark vb.) birbirine geç(ir)mek, tutturmak, kenetle(n)mek.
This wheel engages with that wheel
and turns it. You must engage the clutch.
Verb, Machines
söz vermek, söz almak. Verb
vitese takmak Verb
bir avukat tutmak Verb
oda kiralamak Verb
hizmetçi tutmak Verb
bir hizmetçiyi yeniden işe almak Verb
taksi tutmak Verb
faal olarak girişmek Verb
bir tercüman tutmak Verb
sermaye yatırmak Verb
avukat tutmak Verb
kefil olmak, sorumluluğu yüklenmek.
I will engage for Bill's good behavior should you decide to employ him.
üç yıl için işe almak Verb
(a) meşgul olmak, uğraşmak, iştigal etmek, (bir işe) atılmak.
engage in … : … ile meşgul olmak.

Work engages much of his time. He engages in politics.
engage someone in conversation = engage in conversation with someone: birisiyle konuşmaya/sohbete girişmek/dalmak. (b) iştirak ettirmek, katılmasını sağlamak, tutmak.
I engaged him in conversation. (c) çatışmak, çarpışmak, ihtilâfa düşmek, (mücadeleye) girişmek, saldırmak, hücum etmek.
engage in battle: muharebeye girişmek.
Our soldiers engaged the enemy. They engaged the enemy (in battle).
ittifak kurmak Verb
bir dava açmak Verb
bir işkoluna girmek Verb
bir iş dalına girmek Verb
bir işkoluna girmek Verb
bir iş yapmak Verb
bir işi olmak Verb
bir faaliyete girişmek Verb
haydutluk etmek Verb
işe girişmek Verb
rekabete girişmek Verb
biriyle tartışmaya girişmek Verb
birşey yapmakla uğraşmak Verb
birşey yapmakla ilgilenmek Verb
birşey yapmakla meşgul olmak Verb
göz nuru dökmek Verb
dış ticaretle uğraşmak Verb
müzakerelere girişmek Verb
politikaya atılmak Verb
siyasete girişmek Verb
fahişelik yapmak Verb
orospuluk yapmak Verb
fuhuş yapmak Verb
bilimsel kurumlarla uğraşmak Verb
kaçakçılık yapmak Verb
birşeyle uğraşmak Verb
birşeyle meşgul olmak Verb
birşeyle ilgilenmek Verb
haksız rekabete girişmek Verb
söz vermek Verb
akşam yemeği için randevu vermek Verb
sermaye sağlayacağını taahhüt etmek Verb
otelde oda tutmak Verb
birini işe almak Verb
birinin dikkatini çekmek Verb
birinin dikkatinıçekmek Verb
tayfa almak Verb
tiyatroda yer ayırtmak Verb
birini sekreter olarak almak Verb
birini konuşmaya sokmak Verb
birini konuşmaya tutmak Verb
birinin birşeyle uğraşmasını sağlamak Verb
birini birşeyle meşgul etmek Verb
birinin birşeyle ilgilenmesini sağlamak Verb
birinin birşeyle meşgul olmasını sağlamak Verb
birini birşeye karıştırmak Verb
birini birşeye bulaştırmak Verb
birini bir işe angaje etmek Verb
birinin dikkatini çekmek Verb
birinde ilgi uyandırmak Verb
birinin ilgisini çekmek Verb
kavramak Verb
debriyaj yapmak Verb
hattı 20 dakika meşgul tutmak Verb
hattı yirmi dakika meşgul etmek Verb
hattı yirmi dakika meşgul etmek Verb
gemici işe almak Verb
bir avukat tutmak Verb
başlamak, girişmek, atılmak.
He has engaged upon a new profession: Yeni bir mesleğe atıldı.
birşeye geçmek Verb
birşeyle birbirine geçmek Verb
birşeye kenetlenmek Verb
birşeyi kavramak Verb
işçi almak Verb
iş gücüne yeni işçi almak Verb
siyaset yapma hakkı Noun, Rights-Freedoms
birini iki yıl denenme koşuluyla işe alma