expectation

  1. Noun bekleme, umma, bekleyiş, intizar.
  2. Noun umut, ümit.
    to wait in expectation: ümitle beklemek.
    expectation of success: başarı umudu.
  3. Noun beklenti, beklenen/umulan şey.
    beyond expectation: umulandan fazla, ümidin fevkinde.
    come up
    to expectations: beklendiği gibi çıkmak.
    contrary to expectations: beklenilenin aksine.
    fall short of expectations: beklendiği gibi çıkmamak.
  4. Noun, Statistics beklenti.
  5. Noun olasılık, ihtimal.
    There is little expectation that he will win: Kazanması olasılığı pek zayıftır.
  6. Noun beklenme, beklenilme.
    a sum of money in expectation: beklenilen meblağ/para.
beklenen enflasyon Noun, Economics
enflasyon beklentisi Noun, Economics
enflasyonist beklentiler Noun, Economics
aktüer yal ihtimal
aktüeryal ihtimal
birinin beklentilerini doğru çıkarmak Verb
beklenen enflasyon Noun, Economics
enflasyon beklentisi Noun, Economics
enflasyonist beklentiler Noun, Economics
faiz oranı beklentisi
uzbilimsel beklenti.
asgari beklenti
ümitle beklemek Verb
müspet ziyan
beklenen talep
beklenmek en talep
ortalama ömür: ölüm istatistiklerine göre belirli bir yaştan sonra bir kimsenin yaşaması muhtemel yılların sayısı.
beklenmek en ömür cetvelleri Noun
beklenmek en zarar
beklenen zarar
beklenti anketi
sözleşme değeri
beklenmek en ortalama ömür
beklenen ortalama ömür
umarak, ümidiyle, ümit içinde.
It was only in expectation of a reward that he returned the wallet.

to live in expectation: ümitle yaşamak.
beklenmek en makul kâr
beklenen makul kâr