fixture

  1. Noun, Civil Law bütünleyici parça
  2. Noun, Accounting demirbaş
  3. Noun takıt, eklenti, müştemilât, donatım, duvara/tavana sabit ve sürekli olarak dakılı eşya.
    a light fixture:
    sabit lamba.
    kitchen fixture: mutfak donatımı/eşyası.
  4. Noun bir yere bağlı olan kimse/şey, bir yerin yerlisi, demirbaş, sabit eşya.
    After 25 years of service,
    he is considered a fixture in the factory.
    I seem to be a fixture here: Buraya bağlandım kaldım.
  5. Noun, Law demirbaş (eşya).
  6. Noun tespit etme, bağlama.
  7. Noun tarihi belirlenmiş spor oyunu, maç, av vb.
aksesuarlaşmak Verb
havagazı feneri/sobası. Noun
sabit demirbaş
taşınmaz demirbaş
bağlama tertibatı ve avadanlığı
aksi halde
mülk sahibi tarafından sağlanmış olan herhangi bir şey
bir mülkün çevresindeki çit gibi
ya da kiracının mülkten ayrılırken beraberinde götürmediği bir donanım
ya kiracı ile mülk sahibi arasındaki sözleşmeye göre geri alınamayacak olan
aydınlatma armatürü
elektrik lambası yuvası Noun
taşınır demirbaş
küçük envanter kalemi
kiracı tafından sağlanmış bir donanım
kira sona ermeden bu donanım geri alınabilir
kiracının gömme eşyaları Noun
aplik
(bankacılık) bir haftalık para
fikstür Noun, Sports
kalastra Maritime Traffic