(korkudan) donakalmak, çok korkmak, dehşete kapılmak.
freeze the blood (in one's veins): tüylerini
ürpertmek, dehşet içinde bırakmak.
dondurulmuş malvarlığı
Noun, Criminal Law
insanın kanını dondurmak
Verb
banka kredilerini kısıtlayarak tedavüldeki para miktarını kontrol etme hare
banka kredilerini ciddi bir şekilde kısıtlayarak tedavüldeki para miktarını denetleme hareketi
bir yıllık ücret dondurma
ücret ve maaşların dondurulması
dondurmak
Verb, Information Technology
şirketlerin füzyon girişimini durdurmak
Verb
bir hesabı dondurmak
Verb
mal varlıklarını dondurmak
Verb, Criminal Law
ücret ve maaşların dondurulması
yiyecekleri dondurmak ve sonra havasını alıp kurutarak saklamak
Verb
(US) fiyatları dondurmak
Verb
görüntü dondurma: hareketsiz/dondurulmuş görüntü/resim. aynı resmi üstüste birçok defalar çekerek sinemada/TV
de hareketi durmuş/donmuş gibi gösterme sanatı.
Noun
buzlar içinde sıkışıp kalmak.
The ship was frozen in for the winter.
kendine yaklaştırmamak
Verb
yapışmak, sımsıkı tutmak, birşeyi kendine mal etmek.
(a) istiskal ederek) savmak, soğuk davranarak uzaklaştırmak, şiddetli rekabetle (işten/toplumdan) çekilmeye
zorlamak.
The clique's unfriendliness froze out all newcomers. (b) (şiddetli soğuk yüzünden) ertelemek/iptal etmek.
The meeting was frozen out. (c) önlemek, yasak etmek.
(yüzeyi) buz tutmak, buzla örtülmek/kaplanmak.
The lake has frozen over; you can walk on it.
insanın kanını dondurmak
Verb
iş yapmasını engellemek
Verb
birinin nüfuzunu kırmak
Verb
(a) soğuk davranmak, istiskal etmek, (b) (aktör) heyecandan dili tutulmak/donup kalmak, söyleyeceğini
unutmak, (c) buz kesilmek, tamamen donmak.
gelir ve ücretlerin dondurulması
inşaat işlerini dondurmak
Verb