golden

  1. Adjective altın rengi, altın sarısı, sarı.
    Her golden hair. The windows were golden from the light of the setting sun.
  2. Adjective altın(dan yapılmış).
    golden erarrings.
  3. Adjective çok değerli/kıymetli, bulunmaz, her zaman ele geçmez, az rastlanır, nadir, nadide.
    a golden opportunity. golden deeds.
  4. Adjective çok parlak, canlı, ateşli, faal.
    golden youth. the golden days of youth.
  5. Adjective mutlu, saadet ve refah dolu, mes'ut, müreffeh.
    golden hours. a golden era of exploration.
  6. Adjective çok yetenekli/kabiliyetli, başarılı.
    Television's golden boy.
  7. Adjective akıcı, yumuşak, âhenkli.
    a golden voice.
  8. Adjective ellinci (yıldönümü).
    a golden wedding anniversary.
Haliç (İstanbul) Proper Name, Place Names
güz elması: Sonbaharda olgunlaşan sarı bir cins elma. Noun
altın çağ: insanların barış ve mutluluk içinde yaşadıkları hayalî çağ. Noun
parlak çağ/devir, yükselme çağı: bir milletin tarihinde, edebiyatta vb. en büyük gelişme çağı. Noun
olgunluk çağı: insanın bilgi, tecrübe vb. bakımından en olgun olduğu çağ. Noun
emeklilik yaşı. Noun
Asr-ı Saadet Proper Name, Religion-Faith
emekli, mütekait. Noun
sarı zizi
(Zizia aurea): K. Amerikada rutubetli orman ve çayırlarda yetişen havuç familyasından
sarı çiçekli, kalımlı bir bitki.
Noun
sarı-yıldız
(Chrysopsis mariana): K Amerikada yetişen, altın sarısı çiçekler açan bitki. Noun
sarı mısır. Noun
altın çilek Noun, Food-Kitchen
altın mermi (pazarlama dilinde , rekabetin yarattığı karmaşa arasında tüketiciye etkin bir biçimde ulaşan mucize ürün
altın dana: Aaron'un yaptığı ve İsraillilerin taptığı put. Noun
Jeroboma'ın yaptığı buna benzer iki puttan herbiri. Noun
para veya maddî servet Noun
altın çomak
(Orontium aquaticum): yılanyastığıgillerden ufacık sarı çiçekler açan Amerikaya mahsus su bitkisi. Noun
Altın Hilal Proper Name, Place Names
altın kartal, kaya kartalı
(Aquila chrysaëtos): K. yarımküresine mahsus, boynunda ve başının arkasındaki
tüyleri altın renginde olan bir kartal.
Noun
Altın Pösteki. Noun
Altın Kapı: Büyük Okyanusu San Fransisko körfezine bağlayan takriben 3 km. genişliğindeki boğaz. Noun
bölge sakinlerinden daha değişik bir yaşam standardına (daha zengin) sahip olan turistlerin o bölgede yoğunlaşması
altın ışık
(Rudbeckia laciniata): uzun saplı, sarı çiçekli bir bahçe bitkisi. Noun
altın gol Noun, Sports
sarı kaya balığı Noun, Zoology
altın yumurtlayan kaz. Noun
altınbaş kefal Noun, Zoology
bir borsa simsarını simsarlık şirketine bağlayan sözleşme
altın kelepçe (dayanılması güç bir görevden ayrılmamaya neden olan çekici ek gelirler planı
emeklilik ikramiyesi. Noun
altın merhaba (transfer ücreti ; dışardan işe alınan yeni bir elemana ödenen yüklü bir para
Altınordu: 13'üncü yüzyılda Doğu Avrupayı istilâ ederek 1486'ya kadar Rusyada hüküm süren kavim. Başbuğları
Batu Han'ın çadırı altın olduğu için bu adı almışlardır.
Noun
Altınordu.
(İstanbulda) Haliç. Noun
altın jübile: 50'nci yaş/yıldönümü jübilesi. Noun
ılım(lılık), itidal, ifrata kaçmayış, makul ve ılımlı tutum. Noun
golden section. Noun
altın bölüm: a/b = b/(a+b) bağıntısını sağlayan a ve b uzunlukları veya kenarları bunlarla orantılı olan şekil. (a/b = 0.618 dir). Noun
sarıkurt
(Heterodera rostochiensis): patates, domates gibi sebzelerin köküne musallat olan asalak sarı iplik kurdu. Noun
(hâlâ sevilen) eski şarkı vb. Noun
ele geçmez fırsat
bulunmaz fırsat
altın ödenek: başka şirkette görev aldığı için ilk şirketinde işine son verilen yüksek memura verilen tazminat/ikramiye. Noun
sarı-sülün
(Chrysolophus pictus): Çin ve Tibette rastlanan parlak sarı renkli sülün. Noun
altın gol Noun, Sports
kuru üzüm Noun, Food-Kitchen
altın oran
sarı avcı: kalın düz veya dalgalı sarı tüylü İngiliz av köpeği. Noun
temel kural: “Sana yapılmasını istemediğin şeyi başkalarına yapma.” şeklinde özetlenen temel ahlâk kuralı. Noun
bankacılığın altın kuralı (bankalarca verilen kredilerin vadelerinin bu kredileri finanse etmek için
kullanılan mevduat vadeleriyle birbirine uyması k
bankacılığın altın kuralları Noun
altın bölüm: a/b = b/(a+b) bağıntısını sağlayan a ve b uzunlukları veya kenarları bunlarla orantılı olan şekil. (a/b = 0.618 dir). Noun
(şirket içinde alınacak kararları önleyebilecek kişi ya da kuruluşun elinde bulunan hisse senedi
altın hisse senedi
altın hisse Noun, Competition Law
sarıparlak
(Notemigonus crysoleucas): KD Amerikada bulunan yanları gümüşî renkte ve parlak altın
renkli yansımalar gösteren bir tür balık.
Noun
altın vuruş Noun
Kaliforniya (takma ad). Noun
altın zaman (tiyatro , sinema filmi ya da televizyonda işçiler için fazla mesai ödendiği zaman
yellow warbler Noun
sarı akasya
(Acacia pycnantha): Avustralyada yetişen geniş yapraklı, sarı çiçekli bir ağaç. Tanin
ve yararlı bir reçine elde edilir.
Noun
evliliğin 50'nci yıldönümü. Noun
emeklilik çağı. Noun
altın sarısı, parlak açık sarı renk. Noun
turuncu sarı. Noun
altın sarısı Adjective
bir işyerinden ayrılırken birine ikramiye vermek Verb
altın yumurtlayan kazı öldürmek Verb
Altın yumurtlayan kazı kesmek. (İşini kendi eliyle bozmak).
zenginliğe tapma
para içinde yüzmek Verb
zenginliğe tapmak Verb
Altın Pusula Proper Name, Cinema
Altın Kural Noun, Religion-Faith
karşılıklılık etiği Noun, Religion-Faith
Altın Yumurtlayan Kaz Proper Name, Language-Literature