gray

English-Turkish Translation

  1. gri
  2. kurşuni
  3. gri, kurşunî, külrengi, boz, kır (renk).
  4. karanlık, kasvetli, sıkıcı.
    gray = grey skies. a gray = grey day.
  5. kır saçlı.
  6. yaşlı, ihtiyar.
    He's very gray = grey.
  7. belirsiz, müphem, karanlık, bilinmeyen.
    There are too many gray = grey areas in social sciences.
  8. kurşunî/külrenkli şey.
  9. gri kumaş/elbise.
    to dress in gray = grey: gri elbise giymek.
  10. boyanmamış veya ağartılmamış kumaş.
  11. konfederasyon ordusu veya bu ordu mensubu.
  12. ağar(t)mak, rengini at(tır)mak, kırlaş(tır)mak, bozar(t)mak, kurşunî/külrengine dön(dür)mek.
  13. gri-/kurşunî olarak.
  14. grilik, kurşunîlik.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

(hair) to begin to turn gray
ak düşmek Verb
agate gray
açık sarı.
ash gray
kül rengi
dappled gray
(at) alaca kır
dark gray
koyu gri Adjective
growing gray
ağartı
iron gray
demir kırı, yeni kesilmiş demirin rengi.
oxford gray
(a) kurşunî, koyu gri, (b) kurşunî renkli yün kumaş.
pastel gray
pastel gri Adjective
pearl gray
inci rengi, donuk mavimtrak gri.
silver gray
gümüşî, gümüş rengi.
slate gray
salamura grisi Adjective
sprinkled with gray
kırçıl
tattletale gray
gri beyaz, kirlenmiş (çamaşır).
turn gray
kırlaşmak Verb
turned white or gray
ağarık
turning gray
kırlaşma
gray code
ikili sayı kodlamasıyla sadece bir noktada farklılık gösteren bir kodlama şeklidir
gray code
grey kodu
gray duck
boz ördek
(Anas stepara, Ana acuta). Noun
gray eminence
gizli yetki: başka bir kimse vasıtasıyla gizli yollardan ve bencil maksatlarla gayrıresmî yetki/otorite kullanan kişi. Noun
gray fox
boz tilki
(Urocyon cinereoargenteus): G. Amerika ve GD ve Doğu ABD'de bulunan sırtı koyu külrengi,
ayakları, bacakları ve kulakları sarı pasrenginde bir tür tilki.
Noun
gray goods
kaba kumaş: boyanmamış, ağartılmamış veya bitirilmemiş kumaş. Noun
gray gum
bozkabuk
(Eucalyptus tereticornis): Avustralyada yetişen gri kabuklu ökaliptüs. Noun
gray gurnard
benekli kırlangıç balığı
(Triglia milvus).
gray hair
kır saç
Gray Lady
gönüllü hemşire: Amerikan Kızılhaçında gönüllü çalışan kadın.
gray level
gri düzeyi Information Technology
gray mare
kocanın karısı
gray market
(US) belirli bir zamanda kıt olan
gray market
dolayısıyla normalin çok üstünde bir fiyattan satılan malların kanuni ticareti
gray market
(US) belirli bir zamanda kıt olduğu için normalin çok üstünde fiyattan malların yasal ticareti
gray matter
sinir doku: özellikle omur ilik ve beyinde gri lifler ve sinir gözeleri içeren doku. white matter. Noun, Anatomy
gray matter
beyin, zekâ, akıl.
Use your gray matter: Düşün biraz! Noun
gray matter
gri madde Noun, Anatomy
gray matter
gri cevher Noun, Anatomy
gray matter lesion
gri madde lezyonu Noun, Diseases
gray matter lesion
gri cevher lezyonu Noun, Diseases
gray partridge
çil keklik.
gray plover
alacalı yağmur kuşu. Noun
gray prospects
karanlık beklentiler Noun
gray scale
gri ölçeği Information Technology
gray squirrel
boz sincap
(Sciurus carolinensis). Noun
gray whale
boz-balina
(Eschrichtius glaucus): K. Pasifikte yaşayan 15 m. boyunda kurşunî-siyah renkli balina. Noun
gray wolf
bozkurt
(Canis lupus): Asya, Avrupa ve K. Amerikada yaşar. Noun
gray wrasse
çil çırçır Noun, Zoology
Gray's Inn
Inns of Court
growing gray or white
ağarma
long-finned gray mullet
altınbaş kefal
(Mugil auratus) Akdeniz ve Karadenizde yaşayan eti lezzetli bir balık. Uzunluğu
30 cm. Solungaç kapaklarının üzerinde birer sarı leke vardır.
Noun
make gray or white
ağartmak Verb
English-Turkish phrases from Zargan's own database