heave

  1. Verb (ağır bir cismi güçlükle) kaldırmak.
    He heaved the heavy box into the wagon.
  2. Verb (kuvvetle) kaldırıp fırlatmak/atmak.
    to heave a stone through a window. The sailors heaved the anchor
    overboard.
    heave the lead: iskandil etmek.
  3. Verb, Maritime Traffic (belirli bir yönde) gitmek/hareket etmek.
    heave ahead/astern: (gemi) biraz ileri/geri gitmek.

    As we came into the harbor another ship hove alongside.
  4. Verb güçlükle/zahmetle söylemek/ağzından çıkarmak/nefes almak.
    to heave a sigh: içini çekmek, göğüs
    geçirmek.
    He heaveed a sigh of relief.
  5. Verb inip kalkmak, yükselip alçalmak.
    His chest heaved as he breathed deeply after the race. The ship heaved
    and rolled in the swelling sea.
  6. Verb kus(tur)mak, kusmaya/çıkarmaya çalışmak.
  7. Verb, Geology yatay bir şekilde kabarıp kırılmak.
  8. Verb kuvvetle çekmek, çekip çıkarmak.
    heave the anchor cable!
    heave away at the capstan: ırgat çekmek.
  9. Verb (tepe vb.) yükselmek, kabarmak, şişmek.
    The ground heaved during the eartquake.
  10. Verb itmek.
  11. Noun çekme, çekip kaldırma.
    With a great heave, they got the dresser onto the truck.
  12. Noun (şiddetle) atma, fırlatma, itme, çekme.
  13. Noun, Geology kalkıklık: sıkışıp kabaran yer kabuğunun düşey deformasyonu.
  14. Noun (deniz) çalkalanma, kabarıp inme.
(yeraltı sularının donması nedeniyle) toprak kabarması. Noun
tıkaç kabarması Noun, Construction
kaldırmaya çalışmak.
They heaved (away) at the heavy box, but couldn't lift it.
heave at/on
a rope: palamarı zorla çekmek.
kömürlükten kazanlara kömür taşımak Verb
(gemiyi) yan yatırmak, kalafat etmek.
yisa! heyamola! vira salpa!
(gemi) görülecek mesafeye girmek Verb
çıkagelmek, zuhur etmek.
We were just about to leave when my old friend Ali hove into view.
dalgalı deniz
(halatı vb.) kuvvetle çekmek, var kuvvetiyle asılmak.
iskandil atmak Verb
(rüzgârı başa alıp) gemiyi durdurmak, orsa alabanda eğlendirmek.
When the ship received signal, she
hove to: Gemi işareti alır almaz durdu.
be hove to: orsa alabanda yatırılmak.
(a) kusup çıkarmak.
After eating that bad food he heaved up violently. (b)
den. (demiri) vira etmek.