heaven

  1. Noun, Religion-Faith cennet
  2. Noun cennet.
    go to heaven: cennete gitmek.
  3. Noun sonsuz mutluluk (sağlayan yer/şey), cennet.
    a heaven on earth: yeryüzü cenneti.
    It was in heaven
    when I heard the good news: İyi haberi alınca sonsuz mutluluk duydum.
    It was heaven to be at home after a difficult struggle with the snowstorm: Şiddetli kar fırtınasiyle mücadeleden sonra eve gelince kendimi cennette zannettim.
    in seventh heaven: çok mutlu.
    to be in seventh heaven: çok mutlu olmak, başı göğe ermek.
  4. Noun
    heavens: Allah, Tanrı, ilâhî kudret.
    Good heavens! Aman Yarabbi! Aman Allahım! Allah Allah!

    heaven forbid: Allah göstermesin! Tanrı esirgesin! Maazallah!
    heaven forbid that he should accept: Allah vere de kabul etmese.
    heaven knows what will happen: Ne olacağını Allah bilir.
    heaven knows when the war will be over: Harbin ne zaman biteceğini Allah bilir.
    I wish to heaven that he hadn't left: Allah vere de gitmemiş olsa.
    Would to heaven: Allah vere; keşke.
göğe çıkmak Verb
cennetlik Adjective, Religion-Faith
cennete gitmek Verb
hakkın rahmetine kavuşmak Verb
Meryem Ana.
(a) yedinci gök, göğün yedinci katı, (b) büyük mutluluk.
çok şükür, bereket versin, elhamdülillâh.
semavi orduların hâkimi (Tanrı
arş Noun, Religion-Faith
cennet ağacı
(Ailanthus altissima).
gök kubbe
ağızıni hayra aç !
Allah korusun
Allah korusun! Exclamation
Allah korusun! Exclamation
tam zamanında olan
imdada yetişen
Allah aşkına, Allahını seversen.
dünya cenneti
bütün gücü ile uğraşmak, elinden gelen her şeyi yapmak, yapmadığını bırakmamak, her çareye başvurmak.
her çareye baş vurmak, mümkün olan her şeyi yapmak.