here-

here

buraya, burada.
Come (over) here: Buraya gel.
Your book is here: Kitabınız buradadır.
Spring Adverb

here

bu noktada, bu anda, şimdi.
here the speaker paused. here you begin. Adverb

here

(mevcut bir şeye/kimseye/söylenecek söze vb. dikkati çekmek için kullanılır):
My friend here knows Adverb

here

mevcut, burada(yım) (yoklamaya cevap olarak söylenir). Adverb

here

here below: bu dünyada, hayatta.
Man wants but little here below: İnsanın hayatta pek az şeye ihtiyacı vardır. Adverb

here

bu, söz konusu, mevzuubahis, eldeki, elimizdeki, görüşmekte olduğumuz.
The matter here is of grave Adverb

here

burası, bu yer/mevki, bu nokta.
from here: buradan.
3 km from here: buradan 3 km ötede. Noun

here

bu dünya/âlem/hayat Noun

here

bana bak! baksana!
hey! here! What are you doing? Hey! ne yapıyorsun?
Look here! = See here! Exclamation

here

pek! pek âlâ! şimdi! haydi! (dikkati çekmek, teskin etmek vb. için söylenir).
here, let me try it: Exclamation

(knowledge) picked up here and there by listening

kulaktan dolma

about here

bu civarda, buralarda.

an hour from here

buradan bir saat

be here for keeps

sonsuzca var olmak Verb

be here to stay

kabul görmek Verb

be here to stay

kabul edilmek Verb

be here to stay

kalıcı olmak Verb

be kept here by business

iş tarafından alıkonulmak Verb

come to that, what are you doing here?

Sahi, burada ne işin var?

delivered here

burada teslim

English is spoken here

burada ingilizce konuşulur

everybody knows everbody else here

burada herkes birbirini tanımak r

from here on in

bundan sonra Adverb

from here on in

artık Adverb

from here on in

şu andan itibaren Adverb

from here on in

bugünden itibaren Adverb

from here on in

bugünden sonra Adverb

from here on in

bundan böyle Adverb

from here on out

bundan sonra Adverb

from here on out

artık Adverb

from here on out

şu andan itibaren Adverb

from here on out

bugünden itibaren Adverb

from here on out

bugünden sonra Adverb

from here on out

bundan böyle Adverb

From Here to Eternity

İnsanlar Yaşadıkça Proper Name, Cinema

get the hell out of here!

Defol buradan! Cehennemol!
Let's get the hell out of here! Çabuk buradan tüyelim!

have it up to here

aşırı sinirli

Here ! Here it is

işte

here and now

derhal, hemen, şimdi, şu anda, vakit geçirmeden, gözümün önünde.
We must settle this problem here

here and there

(a) yer yer, şurada burada, ötede beride.
here and there we saw an early crocus blooming. (b)

here goes

Haydi bakalım ! İşte başlıyorum

here goes!

Haydi! başlıyor(uz).

here goes!/here we/I go!

(Genellikle zor veya nahoş bir işe başlarken) Ya Allah! Haydi bakalım! İşte başlıyor(um), Ne olursa olsun!

here is a case in print

işte size bir örnek

here today and gone tomorrow

bugün var yarın yok, geçici, çok kısa ömürlü.

here we go again

İşte yeniden başlıyoruz

here we go again

istenilmeyen bir şeyi tekrar yapmak gerektiğinde söylenir

here we go again

Al baştan

Here we go.

Yine başlıyoruz.

here you are

işte buyrun

here you are!

buyurunuz! işte (istediğiniz)!

here, there and everywhere

etraf(t)a, ortalığa, her taraf(t)a.
There were toys here, there and everywhere in the house: Evin

here's

= here is.

here's a (rum) go!

durum çok tuhaf!

here's mud in your eye

(kadeh kaldırırken şaka olarak) şerefinize!

here's to

… şerefine! (kadeh kaldırırken söylenir).
here's to you: şerefinize!
here's to a long a happy

I am a stranger here

buranın yabancı sıyım

I'll drop you here

seni burada indirmek reyim

I've had it up to here!

Artık dayanamıyorum! Sentence

I've had it up to here.

Burama kadar geldi.

know here one's bread is buttered on

gerçek çıkarının nerede olduğunu bilmek Verb

know here the wind blows

işlerin ne şekil alacağını görmek Verb

live five blocks from here

beş blok ötede oturmak Verb

look here ! Hey ! Hey you

hey

look here!

Bana/buraya bak! baksan(ız)a!

neither here nor there

ilgisi/ilişiği/önemi yok, mesele o değil.
What he took is neither here nor there; what we want to

not a hundred miles from here

pek yakında

Open here.

Buradan açınız.

over here

buraya, burada, bu taraf(t)a.

person domiciled here

burada mukim şahıs

right here

şura cıkta

rubbish may not be dumped here

buraya çöp atılmaz

same here

ben de

same here!

Ben(i) de! Benden de al o kadar!
"His long speech annoys me.” “ same here!"

see here ! look here

yahu

see here!

hey! bana bak!
Se here, boys, you mustn't ever do it again!

The buck stops here!

En son sorumluluk benimdir/Son merci benim/burasıdır. (Başkan Truman'ın masasındaki levha).

we don't go in for that sort of thing here

bu gibi şeylerden hoşlanmak yız pek

What's going on here?

Hoppala!

What's going on here?

Neler oluyor?

What's going on here?

Bu da ne demek şimdi?