integrated

  1. Adjective bütünlüklü
  2. Adjective karma: çeşitli ırktan/dinden kimselerden oluşmuş ve herkese eşit hak tanıyan.
    an integrated school
    of different races and social classes.
  3. Adjective toplu, derli-toplu, derlenip toplanmış, tümleşmiş, bütünleşmiş, tamam(lanmış), mükemmel, noksansız.
    an
    integrated plot. an integrated personality.
  4. Adjective dengeli, âhenkli, düzenli, iyi organize edilmiş.
    an integrated economy.
ekonomik olarak entegre olmak Verb
bütünleşmek Verb
tam entegre
tam entegre
bütünleşik saldırı Noun, Military
birleşik baro: ABD'nin bazı eyaletlerinde bütün avukatların üye olmalarını zorunlu kılan baro teşkilâtı.
tüm devre, tümleşik çevrim: 5-6 mm2'lik küçük bir silikon parçasına sığdırılmış çok sayıda
direnç, transistor vb. devre elemanlarının tümü.
birçok şeyin bir arada reklamı yapıldığı televizyon reklamı
işletme ile ilgili muhasebe bilgilerinin tam ve mükemmel olabilmesi için finansal muhasebe ve maliyet
muhasebesi nispetlerinin bütünleştirildiği muhas
Avrupa Toplulukları Entegre Gümrük Tarifesi
bütünleştirilen veriler
bir bütün halinde bir araya getirilmiş veriler
bütünleşik bilgi işlem: dizgedeki bütün makinelerin ortak dilini kullanarak bilgiyi tutarlı bir dizge
biçiminde ve insan müdahalesini minimuma indirecek tarzda düzenleme. automatic data processing.
entegre ekonomi
bütünleşmiş ekonomi
tümleşik emülatör
bütünleşik bilişim dizgesi: bir örgütün yönetimiyle ilgili tüm verileri kapsayan ve stratejik desteğe
özellikle önem veren bilişim dizgesi.
yerleşik modem Information Technology
bütünleştirilmiş mal programı
entegre kamu hizmeti sistemi
entegre kamu hizmeti sistemi
(US) ırkçı olmayan okul
ırkçı olmayan okul
(US) ırk ayırımı gözetmeyen okul
(US) dükkânlar zinciri
(US) mağaza zinciri
mağaza zinciri
dikey entegre olmuş firma
dikey olarak entegre olmuş firma
entegre atık yönetimi Noun, Environment-Ecology
Bilgisayarla Tümleşik Üretim ( BTÜ ) Information Technology