jack

  1. Noun, Zoology istavrit bozması
  2. Noun kaldıraç, kriko.
  3. Noun
    knave ile ayni anlama gelir. (iskambilde) bacak, vale.
  4. Noun kebap şişini döndüren cihaz.
  5. Noun (oyunda) (a)
    jackstone ile ayni anlama gelir. oyun taşı: oyunda kullanılan taş veya madenî parça,
    (b)
    jacks veya
    jackstones ile ayni anlama gelir. beş taş oyunu: küçük taş, maden vb. parçalarını belirli şekillerde atarak oynanan bir çocuk oyunu.
  6. Noun (top yuvarlama oyununda) hedef topu.
  7. Noun, Maritime Traffic deniz sancağı, cıvadra sancağı.
  8. Noun (bkz: jackass ).
  9. Noun (bkz: jack rabbit ).
  10. Noun, Electronics jak, priz.
  11. Noun gemici, gemi tayfası.
  12. Noun para, mangiz.
    Have you got any jack?
  13. Noun (bazı çalgılarda) tokmak, çekiç.
  14. Noun, Zoology (bkz: carangid ).
  15. Noun (bkz: lumberjack ).
  16. Noun (bkz: applejack ).
  17. Noun (bkz: jacklight ).
  18. Noun adam, köylü, herif.
  19. Noun hizmetçi, işçi.
  20. Noun destek, tutucu.
  21. Noun (bkz: jackdaw ).
  22. Noun küçük parça, benzerlerinden ufak olan şey.
  23. Noun (bkz: brandy ).
  24. Noun (bkz: jackknife ) (2).
  25. Verb
    jack up: (kaldıraçla, kriko ile vb.) kaldırmak.
    to jack up a car in order to change a tire.
  26. Verb
    jack up
    k.d. (fiyat, maaş, hız vb.) artırmak, yükseltmek.
    to jack up prices.
  27. Verb fenerle avlanmak/ava çıkmak (balık, bıldırcın vb. avı).
  28. Verb
    jack up: (a) (birisine) görevini hatırlatmak, muaheze etmek, çıkışmak, (b) görevini yapmaya teşvik etmek.
  29. Adjective (marangozlukta) ufak, küçük, kısa: uzunluğu veya yüksekliği benzerlerinden küçük olan.
    jack rafter. jack truss.
  30. Noun (bir nevi) ekmek ağacı
    (Artocarpus heterophyllus).
  31. Noun bu ağacın (sarı renkli) kerestesi.
  32. Noun bu ağacın meyvesi: ağırlığı 30 kg.'ı geçer.
  33. Noun (Orta Çağlarda kullanılan) deriden yapılmış zırhlı elbise.
  34. Noun tulum, tuluk, deriden yapılmış su kabı.
hidrolik kriko Noun, Construction
oğlan
(a) çabuk davranmak, (b) toptan pey sürmek/bahse girişmek.
manivela
önleç kaldıracı: aracı tamponundan kaldıran kriko.
otomobil krikosu Noun
araba krikosu Noun
kriko Transport
pazarlıkçı
iflas etmiş şirketlerden ve piyasadan düşük kaliteli malları ucuza alıp
bunları bazen sokakta ya da piyasada normal fiyatlarının altında satan kişi
ucuz eşya satan
seyyar satıcı
Cornwall'li, (özellikle maden işçisi). Noun
™, üstü şeker kaplı patlamış mısır.
dam koruğu
(Sedum acre).
herkes, istisnasız her fert.
herkese
iskender balığı Noun, Zoology
kulaklık çıkışı Information Technology
çok şansı olmak Verb
büyük ikramiyeyi kazanmak Verb
sıçrayan bebek: yaylarla kol ve bacakları hareket eden oyuncak bebek. Noun
bataklıklarda görülen aldatıcı ışık
sehpa
kaldırma tertibatı
palanga
yükleme rampası Noun
kavrama tertibatı
gezer kriko
katmerli kriko
kılavuz flaması
politik kukla
ocak davlumbazı
araba krikosu Noun
(bayrağın köşesindeki) birlik simgesi (ABD bayrağındaki yıldızlı mavi dikdörtgen gibi). Noun
birlik/sendika bayrağı. Noun
İngiliz bayrağı. Noun
araba krikosu Noun
yellow fever. Noun, Pathology
sarıca: Florida kıyıları ve Karaip Denizinde avlanan parlak sarı pullu bir balık. Noun, Zoology
sarı bayrak/ filâma: karantinaya alınan gemiye çekilir. Noun
kaldırıcı
Sihirli Fasulye Proper Name, Language-Literature
Jack ve Fasulye Sırığı Proper Name, Language-Literature
baklacık
(Canavalia ensiformis): baklagillerden tropik iklimlerde yetişen gür bir bitki. Hayvanlara yedirilir. Noun, Botany
bu bitkinin tohumu (beyaz renktedir). Noun
miskin
kayıtsız
fiyatları yükseltmek Verb
cıvadra sancağı
ayaz, şiddetli soğuk. Noun
basınçlı delgi, delici çekiç, basınçlı hava ile işleyen kaya delgisi. Noun
yüzüstü bırakmak, terketmek, yapmaktan/devamdan vazgeçmek.
One of these days I'm going to jack in
this job and travel round the world.
kutunun kapağı açılınca içinden dışarıya fırlayan yaylı kukla
cellât. Noun
(iki bölümden oluşan araçlar ile ilgili olarak) kaza sonucu iki büklüm olmak Verb
Jacob's ladder (2).
istavrit
(Trachurus symmetricus): K. Amerikanın Pasifik kıyılarında avlanan ufak uskumruya benzer balık. Noun
(US) içi oyulmuş ve bir yanına insan yüzü şekli verilmiş balkabağı
kara meşe
(Quercus marilandica): D ABD'de yetişen kara kabuklu meşe ağacı. Noun
masturbate
kaya-çamı
(Pinus Banksiana): K ABD ve Kanadada kayalık ve çıplak arazide yetişen çam. Noun
(Marangoz) el rendesi, kaba rende. Noun
tavşan
(Lepus townsendii): KB Amerikada bulunan arka bacakları ve kulakları çok uzun, iri tavşan
türü. Boyu 55 cm, kulakları 13 cm. Kulakları eşek kulaklarına benzetilerek bu ad verilmiştir.
Noun
apansız, ânide, birdenbire, kaşla göz arasında, göz açıp kapayıncaya kadar. Noun
giz, cıvadra sancağı gönderi. Noun
gemici, denizci, bahriyeli. Noun
Dev Avcısı Jack Proper Name, Cinema
döner havlu: silindir şeklinde sarılı aşağı çekilerek kullanılan havlu. Noun
krikoya almak Verb
arabayı krikoyla kaldırmak Verb
istisnasız hepsi
çabucak, göz açıp kapayıncaya kadar.
Jack the Giant Slayer Proper Name, Cinema
Jack and the Beanstalk Proper Name, Language-Literature