kalan

Turkish-English Translation

  1. Noun, Mathematics remainder
  2. balance
  3. rest
  4. abiding
  5. remanent
  6. over
  7. leavings
  8. remanet
  9. the rest
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

(ödenmemiş borç) geriye kalan
in arrears
arta kalan
residual
arta kalan
residuary
arta kalan
vestigial
asıl metin dışında kalan
paratextual Adjective
bakiye kalan
remaining balance
bilinç dışında kalan
marginal
bitince yerleşik kalan
terminate and stay resident Information Technology
büyük bir mülkten arta kalan
remnants of a large property
daima yeşil kalan
evergreen
dış etkiler karşısında etkisiz kalan
passive
geri kalan
the rest
geri kalan
laggard
geri kalan
remaining
hatırda kolay kalan
catchy
hayatta kalan
survivor Noun
her zaman aynı kalan
invariable
ikilemde kalan
dubious Adjective
kanun dışında kalan
exorbitant
kolayca etki altında kalan
suggestible Adjective
kurala bağlı kalan
precise
mallardan arta kalan
remainder in goods
neresinden tutsan elinde kalan
wrong on so many levels Noun, Idioms
on kişi kalan
10-man Adjective, Football
sabit kalan
invariable
sağ kalan
surviving
sağ kalan
outliver
sahibinin hakkı baki kalan
imprescriptible
servetten kalan
fragment of a fortune
son hayatta kalan
last survivor
son sağ kalan
last survivor
yardımda geç kalan
tardy in offering help
kalan bakiye
remaining balance
kalan borç
surviving debt
kalan borçlar
remaining debts Noun
kalan değer
lasting value
kalan değerler üzerinden amortisman ayırma yöntemi
double declining balance depreciation
kalan değerler üzerinden amortisman ayırma yöntemi
double rate depreciation
kalan miktar
overplus
kalan miktar
rest
kalan ömür süresi
prospects of life
kalan şey
remnant
kalan şey
residue
kalan stok
remaining stock
(elde kalan mallar) düşük fiyattan satmak
to remainder Verb
(iflas) geri kalan malvarlığı
remaining assets
...'in eksik kalan kısmını tamamlamak
to top up ... Verb
akde bağlı kalan taraf
nondefaulting party
akılda kalan hatıra
memory souvenir
arkada kalan kimse
straggler
arta kalan aktifler
residual assets Noun
arta kalan mal satışı
remainder sale
arta kalan malların ucuza satıldığı dükkân
remainder shop
arta kalan şeyler
oddments Noun
aynı kalan metin parçası
running text Noun
aynı kalan teklif
standing offer
ayrılıktan kalan ürünler
fruit fallen
babadan kalan miras
patrimony
bağ bozumundan sonra kalan üzümleri toplamak
to glean Verb
başlığın dışında kalan metin
copy body
bellekte kalan anı
memory souvenir
beyin ve omuriliğin dışında kalan sinir sistemi
peripheral nervous system
bez kesildikten sonra tezgâhta kalan iplik uçları
thrum Noun
bir grubun dışında kalan kimse
outsider
bir hastalık veya operasyondan sonra kalan bozukluk
sequela Medicine
bir kimsenin kalan ömrünün tahmini
anticipation of life Noun
bir kitabın resimler dışında kalan yazılı kısmı
letterpress
bir servetin geri kalan kısmı
overplus a great fortune
bir şirketin kendi kasasında kalan hisse senetleri
treasury stock Noun
bir teknenin rüzgâr altında kalan sahili
lee shore
bir ülkede 24 saatten az kalan ziyaretçi
excursionist
birikmiş amortismanlar düştükten sonra kalan değer
depreciated cost
birikmiş amortismanlar düşüldükten sonra kalan değer
depreciated cost
birikmiş amortismanlar düşüldükten sonra kalan değer
depreciated value
birikmiş amortismanların düşülmesi sonucu kalan değer
depreciation costs
borçlardan arta kalan fon bakiyesi
fund surplus
boş kalan yerleri dolduran küçük
cargo filler
boşta kalan top
loose ball Noun, Football
Bu hattın doğusunda kalan günün tarihi
date line
bütün borçlar ödendikten sonra geri kalan tereke
residuary estate
bütün borçları ödedikten sonra kalan mamelek
residuary property
değerini koruyarak ana babadan kalan malların idaresi
act of administration
değişmeden kalan prim
level premium
değişmeden kalan teklif
standing offer
dul kadına kocasından kalan üçte bir miras
thirds
el de kalan mallar
goods left on hand Noun
elde kalan malların satışı
remnant sale
elimizde kalan mallar
goods left on our hand Noun
emeklilik planı dışında kalan işçiler
employee pension scheme
emeklilik planı dışında kalan işçiler
employe outside pension scheme
emeklilik planı dışında kalan işçiler
employee outside pension scheme
en son hayatta kalan kimse
survivor
eşit kalan sosyal yardım
flat rate benefit
eyleme katılmadan seyirci kalan kişi
passive spectator
faizden arta kalan borçlar
arrears on interest Noun
faizden bakiye kalan borçlar
arrearages of interest Noun
farkına varılmadan kalan zarar
concealed loss
fıçıdaki boş kalan kısım
ullage
fiyatı sabit kalan ürünler
price-maintained products Noun
geç kalan kimse
behind the times
geç kalan kişi
late-comer
geçen yıldan kalan olmak
to be off from last year Verb
geçmişten kalan yadigar
relics of the past
gerçekleşen tükenmeler düşüldükten sonra kalan maliyet
depleted costs
gerçekleşen tükenmeler düşüldükten sonra kalan maliyet
depleted cost
geri kalan kira müddeti
outstanding terms
geri kalan kısım
rest
geri kalan mal mülk
remaining property
geri kalan ömür
life in being
geri kalan ömür
remaining life
geri kalan parça
rump
geri kalan stok
remainder of stock
geri kalan süre
residual term
geri kalan tahmini ömür
expectancy of life Insurance
geri kalan tahmini ömür
expectation of life
geri kalan tahmini ömür
expected life
geride kalan eş
surviving spouse Noun
geriye kalan artık bakiye
remaining remainder Noun, Mathematics
göçmenlerin arkada kalan ailelerine gönderdikleri para
immigrant remittances
gümrük vergileri dışında kalan her türlü vergi
internal revenue taxes
günün geri kalan kısmında çalışmamak
to tie it off Verb
günün geri kalan zamanı
remainder of the day
hayatta kalan a b
surviving partner
hayatta kalan eş
surviving spouse
hayatta kalan ortak
surviving partner
hayatta kalan taraf
surviving party
hayatta kalan varise ödenen sigorta geliri
survivorship annuity
hayatta kalan varise ödenen sigorta geliri poliçesi
survivorship annuity policy
içtikten sonra pipoda kalan tütün artığı
dottle
iki nehir arasında kalan yüksek arazi
divide
ikinci oğlana kalan miras
secundogeniture
ipotekten kalan borcun tespiti
deficiency decree
izi kalan görüntü
burned-in image Information Technology
kesilen uzvun geri kalan parçası
stump Noun
kimyasal bir işlemin sonucu arta kalan madde
residuum
kıtanın deniz suları altında kalan kısmı
continental shelf
koltuklar dolduktan sonra kalan yer
standing room Theatre
kullanılmayıp arta kalan döviz meblağı
remaining foreign exchange
mahlul kalan mülk
escheated property
mal bölümünden sonra açıkta kalan mülk
residual estate
mal bölümünden sonra açıkta kalan mülk
residuary estate
mal bölümünden sonra kalan servetin varisi
residuary legatee
marjinal gelir (giderler çıktıktan sonra kalan gelir
marginal income
mevsim dışı arasında kalan takvim dönemi
shoulder pad shoulder period
miras kalan ev
ancestral home
miras kalan gayrimenkul
ancestral estate
mirasçılarına kalan mülk
absolute estate
muallakta kalan sorunlar
pending yens Noun
nakit aktif çıktıktan sonra kalan net borçlar
net liabilities Noun
nakit kalan miras
cash legacy
normal saatlerin dışında kalan çalışma saatleri
unsocial hours Noun
Oğlak ve Yengeç Dönenceleri arasında kalan bölge
tropics Noun
otelde kalan müşteri
house guest
planlanmış olanların çok altında kalan harcamalar
shortfall
primi aynı kalan hayat sigortası
ordinary life policy Noun
rahiplerin dışında kalan din mensupları
laity Noun
roman dışında kalan kitap
nonfiction book
sabit kalan ısı derecesi
uniform temperature
sabit kalan temettü
stable dividend
sağ kalan eş
surviving spouse
sağ kalan eşin veraset vergisi muafiyeti
surviving spouse exemption
sağ kalan eşin vergi muafiyeti
surviving spouse exemption
sağ kalan şahsa verilen rant
survivorship annuity
sahibi bulunmayıp postanede kalan mektup
dead letter
savaştan arta kalan ruhsal çöküntü
battle fatigue
savaştan arta kalan ruhsal çöküntü
battle fatique
semeresiz kalan haciz
unsatisfied execution
soluma sırasında akciğerde sürekli kalan hava
stationary air
son elemeye kalan adaylar listesi
short list
son elemeye kalan adaylar listesine koymak
to short list Verb
sona kalan dona kalır
the devil takes the hindmost
su altında kalan arazi
water lot
talebi karşılamada yetersiz kalan mallar
scarce goods Noun
tarlada hasattan sonra kalan başakları toplamak
to glean a field Verb
temel geçim giderleri çıktıktan sonra kalan gelir
discretionary income
tereke idarecisine kalan ufak tefek şeyler
dead man's shoes Noun
vadesi dolduğu halde aynı koşullarla yürürlükte kalan borç
continued obligation
vadesinin bitimine çok az kalan senet
hot bill
vergiden sonra kalan kâr
after-tax pims
vergiler çıktıktan sonra kalan safi gelir
disposable income
vergisi çıktıkta sonra kalan kâr payı
(Br) dividend net
vergisi çıktıktan sonra kalan kâr payı
dividend net
yağmurun emilmeyerek toprak üstünde kalan kısmı
runoff
yarıda kalan yolculuk
broken voyage
yarım kalan iş
unfinished business
yarım pansiyonla kalan müşteri
day boarder
yolculuğun geri kalan bölümü
continuity space
yolda kalan otomobillere koşan tamir ekibi
breakdown gang
yüzeyde kalan bilgi
smattering
yüzeyde kalan bilgi
smatter
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Kalmış
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.