daha iyisini bilmek. 
 I know better than that: (a) Bundan daha iyisini bilirim. (b) Bu kadarcık 
 şeyi bilirim/akıl ederim. (c) O da bir şey mi! 
 He knows better than to do that: Artık bu kadarını da bilir (Onu yapacak kadar aptal değildir). 
 He should have known better than to do it: O işin yapılmaması gerektiğini bilmeliydi/yapmayacak kadar aklı olmalıydı. 
 You ought to know better! Bu kadarcık şey bilmeliydin(iz)!