line out

  1. (a) (anahatlariyle) belirtmek.
    We followed the plan he had lined out: Anahatlariyle belirttiği
    plânı izledik. (b) beyzbolde yere yakın atılan topa vurmak, (c)
    müz. icra etmek, söylemek, çalmak.
    He lined out a few old songs with great gusto.
kurusun diye çamaşır asmak Verb
(US) fark edilmek Verb
görgü kurallarına uymamak Verb
yersiz olmak Verb
(a) bir hizada değil, düzgün/doğru değil.
fall out of line: (fikren vb.) ayrılmak, (gemi) saftan
çıkmak. (b)
argo muhalif, âsi, inatçı, itaatsiz, zıt fikirde.
He is always out of line with the rest of the board members. (c) arsız, küstah, terbiyesiz, münasebetsiz, haddini bilmez, yakışık almaz.
Her last remark was out of the line.
bir çizgi saptamak Verb
bir çizgi çizmek Verb
üzerinde mutabık kalınan fiyat sınırının altında satmak Verb
birlikte gitmemek Verb
herkesten değişik davranmak Verb
yeni bir şey bulmak Verb
kendi yolundan gitmek Verb
haddini aşmak Verb
çizgiyi aşmak Verb