lip

  1. dudak.
    upper/lower-lip: üst/alt dudak.
    a man with a cigar between his lips.
  2. lips: (konuşma organı olarak) dudaklar, ağız. She refused to open her lips: Ağzını açmadı/sır vermedi.
  3. ayıp söz, edepsizlik, küstahlık, arsızlık, yüzsüzlük.
    None of your lip: Küstahlığı/arsızlığı bırak.
  4. dudak şeklinde şey.
  5. Botany çenet: bilhassa nanegillerden olan bitkilerde taç yaprağı oluşturan iki parçadan herbiri.
  6. Zoology (a) (bkz: labium ), (b) karından ayaklılarda kabuk ağzının iç ve dış kenarları.
  7. (sürahi vb.) ağız.
    the lip of a pitcher.
  8. kenar, uç.
  9. (a) yara ağzı, (b) (vadi vb.) giriş, açıklık, kenar.
  10. dudak+, dudak hareketi ile oluşan.
    lip movements: dudak hareketleri.
    lip consonants: dudaktan çıkarılan ünsüzler.
  11. sözde, asılsız, gayrısamimî.
    lip praise.
  12. dudaklarını dokundurmak, öpmek.
  13. mırıldanmak.
  14. yalanmak.
  15. topa vurup çukurun tam kenarına göndermek.
  16. Music (nefesli sazların dili /ağızlığı ile) sesi ayarlamak.
susmak, ağzına kilit vurmak.
hor görmek Verb
alaycı bir ifade takınmak Verb
metin olmak, (felakete) cesaretle göğüs germek, kendine hâkim olmak, fütura/korkuya kapılmamak, cesaretini/metanetini kaybetmemek.
cesaretini kaybetmemek, soğukkanlı olmak.
cesur olmak, cesaretini/soğukkanlılığını yitirmemek, korkuya/paniğe kapılmamak.
Although he was having
some trouble with the engine, the pilot kept a stiff upper lip and landed the plane safely.
Verb
dudak bükmek Verb
küstahlığı bırak
zor durumda sakin görünümünü verme
sırrını söylemeyen
sözle dalkavukluk
dudaktan okumak Verb
konuşulanı konuşanın dudaklarını gözleyerek anlamak Verb
başkalarının dudak hareketlerinden sağırların söylenen sözü anlamaları Noun
dudak hareketlerinden söylenen sözü anlama
sahte bağlılık
dudak eşlemesi Noun, Advertising
sahte bağlılık göstermek Verb
İleride ne olacağı bilinmez.