mesh

  1. ağ gözü, gözenek, delik.
    a net with 1 cm meshes. The net was made of fine mesh.
  2. ağ, şebeke.
    We put some/a fine wire mesh over the windows so that the flies couldn't get in.
  3. örgü.
  4. Machines geçme, çark dişlerinin birbirini kavraması.
  5. geçme ağ: kalbur, elek, mücevherat vb.'de kullanılan eşit aralıklı birbirne geçmiş tellerden oluşan düzen.
  6. tuzak.
    Entangled in the meshes of political intrigue.
  7. ağ ile tutmak/yakalamak, ağa/tuzağa düşürmek.
  8. gözenekli olmak, (ağ gibi) göz göz olmak.
  9. Machines kavra(t)mak, (çarkın dişleri vb.) birbirine geç(ir)mek, kenetle(n)mek.
    The wheels meshed. The car
    moved forward as the gears meshed.
  10. ağa/tuzağa düşmek/takılmak, ağ ile yakalanmak.
  11. birbirne uy(dur)mak, âhenk sağlamak, uygun/hemâhenk olmak.
    Their character don't mesh. Our ways of
    looking at these problems don't mesh.
kilitlenmiş, sımsıkı birbirine geçmiş (çarkın dişleri gibi).
tel örgü Noun

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Bir şeye ... sıvazlama, sığama
  2. Cezâ olarak Allah’ın bir kimsenin şeklini, ... değiştirerek çirkin duruma getirmesi