nest

  1. yuva, kuş yuvası, âşiyan.
  2. (böcek/balık/kaplumbağa/tavşan vb.) yuvası.
    an ants' nest: karınca yuvası.
  3. içiçe konulan kutular takımı.
    a nest of tables.
  4. hırsız yatağı.
    a robber's nest.
  5. hırsız yatağı müdavimleri.
  6. Military yuva.
    machine-gun nest: makinalı tüfek yuvası.
  7. yuvaya yerleştirmek.
  8. yuva yapmak/kurmak.
    nesting box: folluk.
  9. yuvaya girmek.
  10. yuva soymak.
    to go nesting.
belayı satın almak, başına bela açmak, uyuyan yılanı uyandırmak.
(a) emanet malı iç etmek, küpünü doldurmak, (b) yuvasını şenlendirmek/süslemek
küpünü doldurmak, fırsatlardan yararlanarak zengin olmak,
mec. tüyleri düzeltmek.
(a) kuş yuvası, (b)
argo backlash (4).
kabarcıklı yuva: bazı balıkların yumurtalarının/yavrularının etrafına hava kabarcıklariyle yaptıkları yuva. Noun
vigla Maritime Traffic
çanaklık: direğin tepesindeki gözetleme yeri. Noun, Maritime Traffic
kıyı gözetleme istasyonu, gözetleme yuvası. Noun
istenilmediği bir yere giren kimse.
bela, musibet, başbelası.
görünüşte önemli aslında değersiz veya yanlış olan bir buluş.
Guguk Kuşu Proper Name, Cinema
sıçan yuvası: karmakarışık/keşmekeş yer/durum. Noun
belayı satın almak, başına bela açmak, uyuyan yılanı uyandırmak.
yedek para, ihtiyat akçesi. Noun
fol. Noun
suç yuvası Noun
korsan yatağı
şer yuvası Noun
dışarda bir yerde birkaç kuruş yatırmış olmak Verb