dışarı, dışarıya.
Open the bag and take the money out. Go out of town. To go out for a walk.
Adverb
dışarıda.
Shut the door and keep the wind out. Let's have an evening out at the theatre. Let's sleep out (in the garden).
day out: izin günü.
There is no other way out: Başka çıkar yol yok.
Adverb
uzakta, uzağa.
to go out to America.
Adverb
herkese, her tarafa.
Give out all the tickets. Spread out the cloth.
Adverb
tamamen, baştanbaşa, büsbütün, sonuna kadar, son derece.
Clean out the room. I'm tired out. The house was burned out. to pump a well out.
Adverb
iyice, kökten, temelden.
think something out: bir şeyi iyice düşünmek, düşünüp taşınmak.
to wash out the dirty marks.
Adverb
yüksek sesle.
sing/cry/shout/call out. speak out. Read the names out.
Adverb
oyun dışı, (iktidar vb.'den) düşmüş.
The Labor Party is out.
Adverb
bütün ayrıntılarıyla, etraflıca, noksansız bir şekilde.
Think/plan it out properly. The secret/the sun came out/is out.
Adverb
modası geçmiş.
Short skirt went out last year, they're out this year.
Adverb
(çiçek) olgunlaşmış, açılmış.
Adverb
(eskiden genç kızlar için) sosyeteye katılacak yaşta.
Adverb
(üstünlük sıfatından sonra) mevcutlar içinde, bütün insanlar vb. arasında.
He's the stupidest man out. out and away
Adverb
(ateş/alev) sönmüş.
The fire's gone out: Ateş söndü.
Adverb
(küme/yığın) arasından/içinden.
Pick out the best of apples: Elmalardan en iyisini seç.
Adverb
grevde, çalışmaz durumda.
The fisherman came out in sympathy with the sailors.
Adverb
(met/deniz suları) alçalmış, çekilmiş.
Adverb
açık, yırtık, meydanda.
out at the knees: dizleri yırtık.
Adjective
dışarıda, belirli sınırlar dışında.
The ball was declared out.
Adjective
aşırı, fazla.
an outsize bed: aşırı büyük yatak.
Adjective
yanlış, hatalı.
His calculations are out.
Adjective
acemi, hamlaşmış, maharetini/melekesini yitirmiş.
Your bow hand is out.
Adjective
zararda, kaybetmiş.
out ten dollars: on dolar zararda.
Adjective
bitmiş, tükenmiş, -sız kalmış.
We are out of butter: Tereyağımız kalmadı/bitti.
Adjective
(oyun/iş vb.) dışında.
Adjective
bayılmış, kendinden geçmiş, baygın, sarhoş.
Two drinks and he's usually out.
Adjective
imkânsız, olanaksız.
I'm sorry, but that's completely out, it can't be done: Özür dilerim, buna
asla imkân yok, bu yapılamaz.
Adjective
sona ermiş, bitmiş, sönmüş.
the fire is out: ateş sönmüş.
Adjective
arızalı, bozuk, çalışamaz durumda, servis dışı.
Our TV is out.
Adjective
yetkisiz, salâhiyetsiz.
Adjective
dışarı gidecek/gönderilecek.
an out box for mail: posta ile gönderilecek bir kutu.
Adjective
18 kuyudan 9'unu bitirmiş.
Adjective
modası geçmiş, eski, demode.
Adjective
yok, noksan, kıt, tükenmiş.
Oranges are out till next fall: Gelecek sonbahara kadar portakal bulunmaz.
Adjective
dışarıya, dışarıda.
He looked out the window. He ran out the door.
Adposition
bir noktadan uzaklaşma hareketini bildirir:
Let's drive out the old mill road.
Adposition
dışarı! git! defol!
Exclamation
out upon
esk. (sitem, dargınlık, infial vb. bildirir):
out upon you! Aşkolsun! Oldu mu ya!
Exclamation
(sorumluluktan/cezadan vb.) kaçış, kurtuluş, kaytarma, mazeret, bahane.
to look for an out: bahane aramak.
Noun
(bir topluluktan) çıkarılmış/tardedilmiş kimse.
Noun
(tenis, voleybol vb.) dışarı, saha dışı.
Noun
outs: mevkiini/siyasî iktidarı kaybetmiş kimseler.
Noun
(mürettip tarafından) atlanmış kelime.
Noun, Printing
dışarı çıkmak/gitmek, dışarı atmak, uzaklaş(tır)mak.
They did their best to out him: Onu uzaklaştırmak
için ellerinden geleni yaptılar.
Verb
(herkese) açıkla(n)mak, ifşa etmek, yay(ıl)mak, herkesçe bilinmek, açığa/meydana çıkmak.
The truth will out: Hakikat meydana çıkacak.
Verb
durdurmak, sona erdirmek, söndürmek.
Please out the fire: Lütfen ateşi söndürün!
Verb
modası geçmiş yöntemler
Noun
hastahane dışında yapılan masraflar
Noun
normal yolun dışına çıkma
cepten yapılan masraflar
Noun
okul dışında etkinlikler
Noun
(siyasi parti) iktidar olmamak
Verb
(sır) açıklanmış olmak
Verb
örtme (negatif fotoğraf ya da baskısı üzerindeki bazı bölümleri maskelemek ya da ışık geçirmez boya ile boyamak yoluyla yok etmek
Verb
işten çıkarken kart basmak
Verb, Management
gereksiz şeyleri ayıklamak
Verb
ayrıntılı haritasını çizmek
Verb
maden ocağı açarak madeni çıkarıp almak
Verb
giden evrakın konduğu tabla
birbirinden ayırarak düzenleme
geceyi dışarıda geçirmek
Verb
(protokol) mahkeme emriyle çıkarma
(bir çıkıntıyı) kesmek
Verb
zaman aşımı
Information Technology
kasası kalkan kamyondaki yükü boşaltmak
Verb
uzun bir süredir tırmanmakta olan fiyatın eski hızını kaybetmesi
uyuşturucu kafasına girmek
Verb
küçültmek
Verb, Information Technology