out-

  1. Prefix dış+, dışarıda bulunan/yaşayan vb.
    outlying, outpatient gibi.
  2. Prefix (dışarı) çıkan/giden/yönelik.
    outbound, outstretch gibi.
  3. Prefix fiil kökünün gösterdiği işin zamanını/yerini/sonucunu bildirir:
    outcome, outcry gibi.
  4. Prefix bir fiile/sıfata vb. eklendiği zaman üstünlük/aşırılık/fazlalık belirtir:
    outdo: daha iyi yapmak,

    outsmart: daha akıllı/kurnaz olmak,
    outgrow: daha fazla/aşırı büyümek vb.

    NOT:

    OUT ile başlayıp sözlükte bulunamayan sözcüklerin anlamını asıl söcüğün anlamından yukarıdaki kurallar yardımiyle çıkarmak mümkündür. Bunlardan bazıları bunu izleyen sayfaların altında gösterilmiştir.
out
dışarı, dışarıya.
Open the bag and take the money out. Go out of town. To go out for a walk. Adverb
out
dışarıda.
Shut the door and keep the wind out. Let's have an evening out at the theatre. Let's sleep
out (in the garden).
day out: izin günü.
There is no other way out: Başka çıkar yol yok.
Adverb
out
uzakta, uzağa.
to go out to America. Adverb
out
herkese, her tarafa.
Give out all the tickets. Spread out the cloth. Adverb
out
tamamen, baştanbaşa, büsbütün, sonuna kadar, son derece.
Clean out the room. I'm tired out. The house
was burned out. to pump a well out.
Adverb
out
iyice, kökten, temelden.
think something out: bir şeyi iyice düşünmek, düşünüp taşınmak.
to
wash out the dirty marks.
Adverb
out
yüksek sesle.
sing/cry/shout/call out. speak out. Read the names out. Adverb
out
oyun dışı, (iktidar vb.'den) düşmüş.
The Labor Party is out. Adverb
out
bütün ayrıntılarıyla, etraflıca, noksansız bir şekilde.
Think/plan it out properly. The secret/the sun came out/is out. Adverb
out
modası geçmiş.
Short skirt went out last year, they're out this year. Adverb
out
(çiçek) olgunlaşmış, açılmış. Adverb
out
(eskiden genç kızlar için) sosyeteye katılacak yaşta. Adverb
out
(üstünlük sıfatından sonra) mevcutlar içinde, bütün insanlar vb. arasında.
He's the stupidest man
out. out and away
Adverb
out
(ateş/alev) sönmüş.
The fire's gone out: Ateş söndü. Adverb
out
(küme/yığın) arasından/içinden.
Pick out the best of apples: Elmalardan en iyisini seç. Adverb
out
grevde, çalışmaz durumda.
The fisherman came out in sympathy with the sailors. Adverb
out
(met/deniz suları) alçalmış, çekilmiş. Adverb
out
açık, yırtık, meydanda.
out at the knees: dizleri yırtık. Adjective
out
dışarıda, belirli sınırlar dışında.
The ball was declared out. Adjective
out
aşırı, fazla.
an outsize bed: aşırı büyük yatak. Adjective
out
yanlış, hatalı.
His calculations are out. Adjective
out
acemi, hamlaşmış, maharetini/melekesini yitirmiş.
Your bow hand is out. Adjective
out
zararda, kaybetmiş.
out ten dollars: on dolar zararda. Adjective
out
bitmiş, tükenmiş, -sız kalmış.
We are out of butter: Tereyağımız kalmadı/bitti. Adjective
out
(oyun/iş vb.) dışında. Adjective
out
bayılmış, kendinden geçmiş, baygın, sarhoş.
Two drinks and he's usually out. Adjective
out
imkânsız, olanaksız.
I'm sorry, but that's completely out, it can't be done: Özür dilerim, buna
asla imkân yok, bu yapılamaz.
Adjective
out
sona ermiş, bitmiş, sönmüş.
the fire is out: ateş sönmüş. Adjective
out
arızalı, bozuk, çalışamaz durumda, servis dışı.
Our TV is out. Adjective
out
yetkisiz, salâhiyetsiz. Adjective
out
dışarı gidecek/gönderilecek.
an out box for mail: posta ile gönderilecek bir kutu. Adjective
out
18 kuyudan 9'unu bitirmiş. Adjective
out
modası geçmiş, eski, demode. Adjective
out
yok, noksan, kıt, tükenmiş.
Oranges are out till next fall: Gelecek sonbahara kadar portakal bulunmaz. Adjective
out
haricî. Adjective
out
dışarıya, dışarıda.
He looked out the window. He ran out the door. Adposition
out
bir noktadan uzaklaşma hareketini bildirir:
Let's drive out the old mill road. Adposition
out
dışarı! git! defol! Exclamation
out

out upon
esk. (sitem, dargınlık, infial vb. bildirir):
out upon you! Aşkolsun! Oldu mu ya! Exclamation
out
çıkıntı. Noun
out
(sorumluluktan/cezadan vb.) kaçış, kurtuluş, kaytarma, mazeret, bahane.
to look for an out: bahane aramak. Noun
out
(bir topluluktan) çıkarılmış/tardedilmiş kimse. Noun
out
(tenis, voleybol vb.) dışarı, saha dışı. Noun
out

outs: mevkiini/siyasî iktidarı kaybetmiş kimseler. Noun
out
(mürettip tarafından) atlanmış kelime. Noun, Printing
out
outing. Noun
out
dışarı çıkmak/gitmek, dışarı atmak, uzaklaş(tır)mak.
They did their best to out him: Onu uzaklaştırmak
için ellerinden geleni yaptılar.
Verb
out
(herkese) açıkla(n)mak, ifşa etmek, yay(ıl)mak, herkesçe bilinmek, açığa/meydana çıkmak.
The truth
will out: Hakikat meydana çıkacak.
Verb
out
durdurmak, sona erdirmek, söndürmek.
Please out the fire: Lütfen ateşi söndürün! Verb
out
oust Verb
out
uzaklığı adımla ölçmek.
koyu milliyetçi
tipik burjuva
çamaşırda rengini atmaz
yüzde yüz
modası geçmiş yöntemler Noun
dışarda
dışarısı
modası geçmiş
kontrolden çıkmış
hastahane dışında yapılan masraflar Noun
normal yolun dışına çıkma
yersiz
cepten yapılan masraflar Noun
erişilemez
okul dışında
okul dışında etkinlikler Noun
(US) taşra senedi
(US) taşra çeki
(US) taşra tahsilatı
(yük) kötü istif edilmiş
dönmek Verb
çekilmek Verb
(siyasi parti) iktidar olmamak Verb
dışarda olmak Verb
(sır) açıklanmış olmak Verb
grevde olmak Verb
yanmak Verb
örtme (negatif fotoğraf ya da baskısı üzerindeki bazı bölümleri maskelemek ya da ışık geçirmez boya ile boyamak yoluyla yok etmek Verb
kapatmak Verb
dibe vurmak Verb
kamburlaşmak Verb
aşırı yorgun
işten çıkarken kart basmak Verb, Management
gereksiz şeyleri ayıklamak Verb
araştırıp ayırmak Verb
ayıklamak Verb
işten çıkarma
taramak Verb
işten çıkarmak Verb
bahane
kopyasını çıkarmak Verb
çağırmak Verb
ölçerek vermek Verb
dağıtmak Verb
hizmet vermek Verb
sönme
çok yorulmuş
kiralama
defetmek Verb
donatmak Verb
armatür
suya düşmek Verb
boşa çıkmak Verb
titreyerek sönmek Verb
kaçmak Verb
dışarı çıkmak Verb
dışarı sızmak Verb
çıkma
büyümek Verb
fışkırtmak Verb
fışkırmak Verb
icat etmek Verb
(kitap) yeni çıktı
girmemek Verb
sarf etme
tasarlama
borç verme
sürdükçe sürmek Verb
kiraya verme
tahliye etmek Verb
lokavt yapılmış
ayrıntılı haritasını çizmek Verb
sınırlarını çizmek Verb
seçip ayırmak Verb
rötuş yapmak Verb
rötuş
maden ocağı açarak madeni çıkarıp almak Verb
çıkma
açılmak Verb
tüm, tekmil, tam, bütün.
dış aygıt
merak saikasıyla
battal boy
giden evrakın konduğu tabla
eşyayı çözmek Verb
tıka basa insan dolu
ödeme
tavsamak Verb
hızı azalmak Verb
seçilmiş
işaretlemek Verb
ilişmek Verb
dışarı çıkmak Verb
ağızdan kaçmak Verb
paylaştırmak Verb
keşfetmek Verb
ayırmak Verb
elini uzatmak Verb
giyinmek Verb
sızma
içini kazımak Verb
oymak Verb
arayıp bulmak Verb
biçimlendirmek Verb
seçmek Verb
düzen getirmek Verb
cezalandırmak Verb
düzene sokma
birbirinden ayırarak düzenleme
tartmak Verb
püskürmek Verb
tükürmek Verb
dağılmak Verb
ayrılmak Verb
açılmak Verb
dışarıda kalmak Verb
geceyi dışarıda geçirmek Verb
hışımla çıkmak Verb
(protokol) mahkeme emriyle çıkarma
(bir çıkıntıyı) kesmek Verb
yırtarak çıkarmak Verb
seyrekleşmek Verb
tasarlanmış
zaman aşımı Information Technology
kasası kalkan kamyondaki yükü boşaltmak Verb
canını çıkarmak Verb
iyice yormak Verb
uzun bir süredir tırmanmakta olan fiyatın eski hızını kaybetmesi
uyuşturucu kafasına girmek Verb
kovmak Verb
videoteyp çıkışı
eskime
yatırımlarda
çözülmüş
harap
hamur gibi
başarıyla bitirmek Verb
kaleme almak Verb
yazıya dökmek Verb
küçültmek Verb, Information Technology