parallel

  1. koşut, paralel, muvazi (doğru/düzlem).
    parallel lines/planes/forces. parallel rows of trees.
    parallel
    to = parallel with: -e paralel (olarak).
  2. (her bakımdan) benzer(lik), benzer şey, tıpkı, aynı, eş, emsal, müşabih.
    parallel interests.
    without
    parallel: eşsiz, emsalsiz, hiç görülmemiş.
    Her experience was an interesting parallel to ours.
  3. aynı amaca/sonuca yönelik.
  4. Music eş aralıklı, daima aynı aralığı muhafaza eden (iki ses).
  5. Electronics paralel (bağlı/ bağlama).
    a parallel circuit. parallel impedances.
    in parallel: paralel olarak.
  6. karşılaştırma, mukayese.
    to draw a parallel: karşılaştırmak, kıyaslamak, mukayese etmek.
    to
    draw a parallel between this winter and last winter.

  7. parallel of lattitude ile ayni anlama gelir. enlem, arz dairesi.
    The 49th parallel marks much
    of the boundary between Canada and the United States.
  8. Military (tahkimat önüne kazılan) hendek.
  9. Transitive Verb koşutlamak, paralelleştirmek, paralel yapmak, paralel duruma getirmek, paralel olmak/gitmek.
    The street
    parallels the railway: Sokak demiryoluna paralel gider.
  10. Transitive Verb denkleştirmek, eşitleştirmek, denk/eşit yapmak.
  11. Transitive Verb karşılaştırmak, kıyaslamak, mukayese etmek.
  12. Transitive Verb benzemek, benzer/eş/müşabih/yakın/aynı olmak.
    Your story closely parallels what he told me: Söylediklerin
    onun anlattıklarına çok benziyor.
  13. Transitive Verb, Electronics (üreteçleri vb.) paralel bağlamak.
  14. Adverb koşut/paralel olarak, paralel bir şekilde.
bit düzeyinde paralel
bit düzeyinde koşut (paralel
paralel bağlı
paralel çizmek Verb
bir paralel çizmek Verb
paralellik beliti/koyutu: Öklid geometrisinde “bir doğruya dışındaki bir noktadan yalnız bir paralel
çizilebilir” şeklinde ifade edilen belit/koyut.
barfiks.
benzer vaka
paralel devre Noun, Engineering
paralel bağlantı
paralel kredi piyasası
parallelism ile ayni anlama gelir. eş-evrim: aynı ortamda gelişen canlılarda zamanla oluşan karakter benzerliği.
paralel ithalat Noun, Competition Law
paralel işgücü (işverenlerle çalışanların aralarında anlaşmaları sonucu hükümetin bilgisi dışındaki kaçak çalışma yöntemi
paralel doğrular Noun, Geometry
paralel yer (bir sokak ya da yola paralel durumda olan açıkhava reklam yeri
paralel müzakereler Noun
paralel müzakereler Noun
enlem derecesi bir olan noktalar Noun

parallel ile ayni anlama gelir. enlem, arz dairesi.
The 49th parallel marks much of the boundary
between Canada and the United States.
paralel geçit
paralel geçit
paralel muhasebe kaydı
paralellik beliti/koyutu: Öklid geometrisinde “bir doğruya dışındaki bir noktadan yalnız bir paralel
çizilebilir” şeklinde ifade edilen belit/koyut.
paralel kur (birbirinden ayrı iki kurun uygulandıği piyasalarda resmi olmayan kur
iki ya da daha çok sayıda değerli madenden yapılmış paradan oluşan para sistemi
paralel devlet yapılanması (PDY) Proper Name, Organizations
Paralel Devlet Yapılanması Proper Name, Organizations
paralel ticaret Noun, Competition Law
bilinçli paralel davranış Noun, Competition Law
Öklit koşutluk beliti.
paralel olarak
...'e paralel olarak Adverb
bir şeyle paralel olmak Verb