pot.

  1. = potential.
pot
kap, toprak/madenî tencere, güveç, çömlek, saksı, küp.
pots and pans: kap kacak, tencere tava. Noun
pot
kap/tencere dolusu.
a pot of stew. Noun
pot
kavanoz. Noun
pot
kadeh, bardak.
a pot of ale. Noun
pot

chimney pot ile ayni anlama gelir. baca başlığı, ocak külâhı. Noun
pot
kumarda bir oyunda ortaya sürülen toplam para. Noun
pot
esrar, haşiş, meruvana. Noun
pot

lobster pot ile ayni anlama gelir. ıstakoz sepeti. Noun
pot
toplu/çok miktarda para.
have pots of money: çok zengin olmak, küplerle altını olmak.
They're
very rich, they've got pots of money.
Noun
pot
potentiometer. Noun
pot
derin çukur. Noun
pot
potbelly. Noun
pot
potshot. Noun
pot
(saksıya) dikmek.
to pot plants/flowers. Verb
pot
(et vb.) tencereye koymak. Verb
pot
tencerede pişirmek. Verb
pot
kavanozlamak, kavanoza doldurmak/basmak, kavanozda saklamak. Verb
pot
(yemek için) avlamak/vurmak. Verb
pot
rastgele ateş etmek, ateş edip vurmak. Verb
pot
kazanmak, cebe indirmek. Verb
pot
(çocuğu) oturağa oturtmak. Verb
pot
(bilardo) çukura düşürmek. Verb
kodaman.
güveç. Noun
kodaman
iş dünyasının ileri geleni
oturak, lâzımlık.
baca külâhı.
pot ile ayni anlama gelir. baca başlığı, ocak külâhı.
cezve
kahve cezvesi
bakır imbik Noun, Food-Kitchen
çok pahalı almak Verb
çömlek
ateşlik, fırın/soba vb.'nin ateş yanan yeri. Noun
pota. Noun
saksı
zamk kutusu
büyük bir değişim geçirmek Verb
harap olmak, bozulmak, yıkılmak, mahvolmak, iflâs etmek.
patatesli güveç: fırında pişmiş etli patates. Noun
cannabis ile ayni anlama gelir. esrar.
evde saksıda yetiştirilen bitkiler
piyango ikramiyesi
(US) ortaya biriktirilen para
gişe birincisi
reçel kavanozu
(a) geçimini çıkarmak, geçinecek kadar para kazanmak, (b) işi bütün hızı ile/tavsamadan sürdürmek, sohbetin tavsamasını önlemek.
ıstakoz tuzağı, ıstakoz avlamaya mahsus kafes biçimli tuzak.
pot ile ayni anlama gelir. ıstakoz sepeti.
çok para kazanmak Verb
kevgir Noun, Food-Kitchen
(a) pota, maden ergitme kabı, (b) çeşitli milletlere/ırklara mensup halkın bir arada kaynaştığı ülke.
biberli yahni: Antil Adalarına özgü balık veya etli biberli yemek. Noun
baharatlı sebzeli işkembe çorbası. Noun

pepperbox ile ayni anlama gelir. biberlik. Noun
göbekli kimse
iri göbek
takriben yarım litrelik şişe.
(saksıda yetişen bitkilerle ilgili olarak) saksıya sığmayan
süzme peynir.
melon şapka.
saksı bitkileri.
gösteri yapmak amacıyla avlanan avcı
yalnızca ödül kazanmak amacıyla yarışan yarışmacı
(US) kurumsal yatırımcılara ayrılmış yeni ihraç hisse senetlerinin tükenmiş olduğunu ifade eden terim
yemek suyu.
(etli sebze pişirilen tencerede kalan) yemek suyu.
kadife çiçeği
(Calendula officinalis): çiçekleri bazen yemeklere rayiha vermekte kullanılır. Noun
saksı bitkisi
kapama, ağır ateşte pişmiş et.
etli güveç. Noun
rastgele atış, spor kurallarına uymadan yapılan atış. Noun
(pusudan) bir kimseye/hayvana yakından yapılan atış. Noun
rastgele eleştirme/tenkit. Noun
(arkeoloji) kırık çömlek parçası Noun
bir tür viski imbiği. Noun
haber verilmeden yapılan sınav
bulaşıkçı
her şeyi yeniden soru konusu yapmak Verb
dönüştürmek Verb
yeni ihraç edilmiş menkul kıymetin satıcı grubuna ayrılmış yüzdesi Noun
duman kabı: tutuşturulunca çok miktarda duman yayan madde içeren kap.
tütsü kabı.
heyecan yaratmak Verb
(nişan almadan) rastgele ateş etmek.
(a) birdenbire çıkan av vb. ne rastgele ateş etmek, (b)
mec. talihini denemek.
oturak, lâzımlık.
tencere tencereye dibin kara demiş.
teneke tava
teneke kap
değersiz
üçüncü sınıf
süzgeçli kova, sulama kovası.
pot
wrinkle Noun
pot
crease Noun
pot
fold Noun
pot
crinkle Noun
pot
plication Noun
pot
indiscretion Noun
pot
breach of etiquette Noun
pot
blooper Noun
pot
gaffe Noun
pot
blunder Noun
pot
fuckup Noun
pot
impropriety Noun
gaffe
to put your foot in your mouth Verb
to say the wrong thing Verb
to put one's foot in it Verb
to blunder Verb
to boob Verb
to put one's foot in one's mouth Verb
to drop a brick Verb

pot
Bir dikişte dikiş hatâsı sonucu meydana ... kıvrım, kırışık, kabarıklık vb
pot
Akarsuları geçmek ... kullanılan sal