presence

English-Turkish Translation

  1. Noun varlık, huzur, hazır bulunma.
    make one's presence felt: varlığını hissettirmek, kendini saydırmak.

    to be admitted to the presence: huzura kabul edilmek.
    Your presence is requested: Hazır bulunmanız rica olunur.
  2. Noun mevcut/hazır bulunan kimseler, hazırun.
    saving you presence: hâşâ huzurdan.
  3. Noun yakın çevre, yöre, civar, etraf.
    in the presence of someone: birisinin yanında/yakınında/huzurunda.
  4. Noun maiyet, büyük bir kimseye yakın kimseler.
  5. Noun başkalarına güven ve huzur verebilme yeteneği.
  6. Noun duruş (özellikle heybetli/gösterişli/vakur).
  7. Noun (vakur/heybetli) zat/kimse.
  8. Noun (varlığı hissedilen) ilâhî/doğüstü varlık/ruh, hayal görüntü.
  9. Noun (bir ülkenin yabancı ülkelerde hissettirdiği askerî/ekonomik vb.) varlık, güç.
    The American military
    presence in Greece. The Japanese presence in the U.S. consumer market.
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

hono u r a ceremony with one's presence
bir töreni varlığıyla onurlandırmak Verb
lose one's presence of mind
soğukkanlılığını kaybetmek Verb
active presence
yoğun faaliyetler Noun
be admitted to the presence
huzura kabul edilmek Verb
be lacking in personel presence
pek şahsiyeti olmamak Verb
come to the presence
huzura çıkmak Verb
constructive presence
zımni mevcudiyet
constructive presence
ceza hukukuna göre bir suç işlendiğinde bedensel varlığı başka bir yerde olan bir kimsenin harekete geçirmiş
olacağı etkenler aracılığıyla işlenen suç
foreign presence
yabancı varlığı Noun, Politics-Intl. Relations
have a good presence
oturaklı havası olmak Verb
introduce someone in sb's presence
birini birinin huzuruna çıkarmak Verb
lose in presence
canlılığını yitirmek Verb
retire backward out of the presence
huzurdan geri geri giderek çıkmak Verb
saving your presence
sözüm meclisten dışarı
suffer sb's presence
birinin varlığına katlanmak Verb
presence (of another
huzur
presence actual
fiziki mevcudiyet
presence chamber
(büyük şahsiyetlerin/kralların vb.) kabul salonu, arz odası.
presence of an excellent personage
huzur
presence of mind
(tehlike ânında) çabuk karar verme/iyi ve salim düşünme yeteneği, soğukkanlılık.
presence of mind
serinkanlılık, soğukkanlılık, uyanıklık, sürati intikal, atiklik.
When the fire started in the kitchen,
Jo had the presence of mind to turn off the gas.
retain /lose one's presence of mind: soğukkanlılığını korumak/yitirmek.
be admitted to the presence of
huzura kabul olmak Verb
committed in the presence of an officer
polis marifetiyle hapishaneye götürülme
in the presence of ...
...in önünde Adverb
in the presence of ...
...in indinde Adverb
in the presence of ...
...in huzurunda Adverb
in the presence of an officer
yetkili memur huzurunda
in the presence of danger
tehlike karşısında
in the presence of witnesses
tanıkların huzurunda Adverb
sth which takes place in the presence of witness
meşhut
your presence is requested
teşrifiniz rica olunur
English-Turkish phrases from Zargan's own database