run to

  1. (a) (para) yetişmek.
    My wages won't run to a car: Maaşım bir otomobil almaya yetişmez. (b) meyletmek,
    eğiliminde olmak.
    The writer runs to descriptive details. You are running to fat. (c) … olmak, -e kaçmak.
    to run seed: tohuma kaçmak.
doktora başvurmak Verb
(US) sabit bir programa göre işlemek Verb
bir geziye katılmak Verb
epey pahalıya çıkmak Verb
epey yüksek bir rakam tutmak Verb
(av) deliğe kadar kovalamak.
birinin yardımına koşmak Verb
tohuma kaçmak Verb
telef olmak Verb
yazık olmak Verb
(a) tohuma kaçmak, (b) kuvvetten düşmek, zayıflamak, güçsüzleşmek, bunamak.
bütçem bugünlerde biftek almaya müsaade etmiyor
masraf çıkarmak Verb
saat başı işlemek Verb
benzin yakmak (otomobil)
çiğnemek Verb
boya vurmak Verb
boya sürmek Verb
son bulmak Verb
boya sürmek Verb
boya vurmak Verb
atıl durmak Verb
çalıştırılmak Verb
kaçmak Verb
akmak Verb
zıt gitmek, aykırı düşmek, uymamak.
Sorry, but your ideas go/run counter to accepted theories.
(senet) 30 günlük vadesi olmak Verb
çiğnetmek Verb
muhtelif vadeleri olan senetler Noun
geçerlik süresi
yakalayıncaya kadar kovalamak, buluncaya kadar aramak, (tilki vb.) inine kaçırmak.
...'e aykırı olmak Verb
aksine gitmek, karşı gelmek, (iş vb.) tezat teşkil etmek.
bir kanuna aykırı hareket etmek Verb
kanuna aykırı hareket etmek Verb
birinin menfaatine ters düşmek Verb
50 peni ile bir sterlin arası değişmek Verb
sekizden on üçe çalışmak Verb
kapı kapı dolaşmak Verb
bir güçlükten diğer bir güçlüğe koşmak Verb
mekik dokumak Verb
birini şehre götürmek Verb
bagajı istasyona götürmek Verb
bagajı gara göndermek Verb
kendisinden bekleneni yapmak, mutadı üzere davranmak.
His actions ran true to form: Ondan zaten
bu beklenirdi, kendinden beklenildiği gibi davrandı.
tutmak Verb
baliğ olmak Verb
çıkmak Verb
bu onun başına belaya sokmak acak
senedin vadesi on beş gün sonra geliyor
kontratın bitmesine daha üç yıl var
hükümler birleştirilerek
bu araba çok ekonomik
fiyatların yükselmeye devam etmesi
kaza yapıp kaçan kişiye karşı savcılık tarafından dava açılması
restoran işletmek Verb
(a) anlaşmazlık/ihtilâf halinde olmak.
to run afoul of the law: kanunla ihtilâfa düşmek. (b) engele/maniaya
çarpmak/raslamak.
The ship ran afoul of floating seaweed: Gemi deniz yosunlarına takıldı.
sağa sola saldırıp adam öldürmek.
The maniac ran amuck in the crowd shooting at random: Deli,
kalabalık içinde sağa sola saldırıp ateş ediyordu.
kırmak (argo) Verb
tabanları kaldırmak (argo) Verb
mevki için aday olmak Verb
(araba) boş viteste çalışma
arka arkaya talihin gülmesi
aşılamaz güçlükler
ancak (sadece) bu tarihten itibaren işlemeye başlamak üzere
benzininıkalmamak Verb
işin içinden çabucak /kolayca sıyrılıvermek.
harman savurma makinesini kullanmak Verb
(sigorta) henüz vadesi dolmamış yıllar Noun