sık

Turkish-English Translation

  1. dense
  2. murky
  3. bushy
  4. compact
  5. gross
  6. thick
  7. placed or spaced close together
  8. (weave , knit) close
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

sık çalılık
maquis
sık değişen standartlar
promiscuous standards Noun
sık doku
dense texture
sık fikir değiştiren
flibbertigibbet
sık gidilen yer
hangout
sık görülen
frequent
sık görülen şive
common accent
sık görülmek
to be prevalent Verb
sık kullanılan moda cümle
catch phrase
sık kullanılan yol
frequented way
sık olarak
densely Adverb
sık olmayan
sparse
sık olmayan
infrequent
sık orman
dense forest
sık ormanla kaplı
heavily wooded
sık örülmüş
hard laid
sık rastlanan hata
popular error
sık rastlanan hata
common error
sık sık
often
sık sık
commonly Adverb
sık sık
many's the time
sık sık
regularly Adverb
sık sık
frequently Adverb
sık sık
ever so often
sık sık aranan telefon numaralarını banda kaydetmek
to store frequently called phone numbers on tape Verb
sık sık arızalanan kısım
trouble spot
sık sık birşey yapmak
to tend to do something Verb
sık sık eğlence amacıyla dışarı çıkmak
to go out a great deal Verb
sık sık fikir değiştirmek
to swing round the circle Verb
sık sık fikir ve tavır değiştiren kişi
chameleon
sık sık gidilen yer
resort
sık sık gidilen yer
haunt
sık sık gitme
resort
sık sık gitmek
to resort Verb
sık sık gitmek
to frequent Verb
sık sık haksız davalar açan ve kavga
common barrator
sık sık haksız davalar açan ve kavga gürültü çıkaran kişi
maintainer Noun, Law
sık sık haksız davalar açan ve kavga gürültü çıkaran kişi
champertor Noun, Law
sık sık haksız davalar açan ve kavga gürültü çıkaran kişi
barrator Noun, Law
sık sık haksız davalar açan ve kavga gürültü çıkaran kişi
embracer Noun, Law
sık sık hapishaneye düşen kişi
jail bird
sık sık hastalanmak
to have a bad health record Verb
sık sık iş değiştirme
job-hopping
sık sık iş değiştirme
job- hopping
sık sık iş değiştirmek
to kick around Verb
sık sık iş değiştirmek
to job-hop Verb
sık sık iş değiştirmek
to job- hop Verb
sık sık kavga ve hukuki çatışmalara neden olmak suçu
barratry
sık sık kaza geçiren
prone to accidents
sık sık kullanılan deyim
common expression
sık sık kullanılan hava koridoru
air lane
sık sık kullanılan sözler
common phrases Noun
sık sık olan
continual
sık sık olmayan
few and far between
sık sık sel baskınına uğrayan arazi parçası
water meadow Noun
sık sık sinemaya giden kimse
cinemagoer
sık sık sorulan soru
recurring question
sık sık suç işleyen kimse
persistent offender
sık sık suç işleyen suçlu
common criminal
sık sık tekrarlanan reklam öğesi
standing detail
sık sık uğramak (dadanmak , musallat olmak
to haunt Verb
sık sık uğrayan müşteri
frequent customer
sık sık uğrayan ziyaretçi
frequent visitor
sık sık vuku bulan
eternal
sık sık vuku bulan
frequent
sık sık vuku bulma
frequency
sık sık vuku bulmak
to be of frequent occurrence Verb
sık sık vuku bulmak
to recur periodically Verb
sık sık yapılan masraflar
recurrent expenses Noun
sık sık yazışma
close correspondence
sık sık ziyaret etmek
to frequent Verb
sık sık ziyaret etmek veya daima yanında bulunmak
to haunt Verb
sık sıra halinde
serried
sık uğramak
to frequent Verb
sık uğranan
frequented
sık yapılan hata
common mistake
sık yapılan hata
popular error
sık yapılan yanlış
common mistake
sık yazılmış sayfalar
closely written pages Noun
sık yer almak
to become frequent Verb
(baskı) sık dizilmiş
tightly set
(bitki) sık dikilmiş
thickset
(film) sık sık duyulan ezgi
theme song
(istatistik) en sık görülen değer
modal
...'de tifüsün sık görülmesi
prevalence of typhus in ... Noun, Medicine
ara vermeden sık inşaat yapmak
to overbuild Verb
bir şeyi incelerken ince eleyip sık dokumak
to go over (through) something with a fine tooth- comb Verb
bu bitki sık sık sulanmak ister
this plant requires frequent watering
büyük ağaçların altındaki sık çalılık
underbrush
çabuk ve sık değişen
kaleidoscope
çok sık görülme
frequency
ekmek gibi sık tüketilen ürünlerin satın alınması
repeat purchasing
geçit yolu üzerinde daha sık işadamlarının kaldığı otel
commercial hotel
ince eleyip sık dokumak
to go over something with a fine tooth comb Verb
ince eleyip sık dokumamak
not to mince matters
ince eleyip sık dokuyan
select
ince eleyip sık dokuyan
hard-nosed scrutiny
oldukça fazla sık dışarı çıkmak
to have to go frequently to the toilet Verb
oldukça fazla sık dışarı çıkmak
to go about a good deal Verb
seçmen bölgesini sık sık ziyaret etmek
to swing round the circle Verb
taze yiyecekler gibi sık satın alınan
red goods
televizyonda sık sık görülen sima
telly- familiar face
toplum içine pek sık katılmamak
to go very little in society Verb
yolda sık sık karşılaşmak
to pass each other frequently in the streets Verb
(Ita) sayfiyede ya da kentte park içinde küçük şık bir ev
villino
aşırı şık giyinmek
to overdress Verb
aşırı şık kişi
dandy
başka bir şık olarak
alternatively Adverb
sik
penis Noun
sik
cock Noun
sik
dick Noun
sik
peter
sik
putz
sik
dong
şık
dapper
şık
choice
şık
elegant
şık
darling
şık
chic
şık
alternative
şık
smart
şık
dressy
şık
classy
şık
swagger
şık
dashing
şık
fashionable
şık
nifty Adjective
şık
snappy
şık
fancy packaging
şık
natty
şık
stylish
şık
option Noun
şık
chick
şık
becoming
şık
rakish
şık
saucy
şık
sharp
şık
spiffing
şık
trendy
şık
bandbox
şık
flash
şık
kicky
şık
neat
şık
nobby
şık genç
mod
şık giyinen erkek
beau
şık giyinmek
to dress up Verb
şık insanlar
the smart set
şık kıyafet
wampum
şık mı şık
spiffy
zarif ve şık giyinmek
to spruce up Verb
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Birbirine çok ... aralıksız, bitişik
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.

sik
Erkeklik organı
şık
Zarif, güzel, ... şekilde süslü
şık
Bir konuda ... seçenek, alternatif