sağ

English Turkish Phrases

(wall , ceiling) to sag
bel vermek Verb
sag
eğilme(k), bükülme(k), bel verme(k).
The branch sagged (down) under the weight of the apples.
sag
çökme(k), sarkma(k).
The bed sagged in the middle when he sat on it.
sag
(cesaret vb.) kırılmak(k), azalma(k), zayıflama(k).
My spirits sagged when I saw the amount of work I had to do.
sag
(fiyat vb.) düşme(k), inme(k).
Interest rates were raised to brace up the sagging dollar.
sag
(kitap, temsil, vb.) can sıkmak, sıkıcı olmak, ilginçliğini yitirmek.
I finished the book even though
it sagged in the middle and I almost stopped reading.
sag
rüzgâr altına sürüklenme(k). Maritime Traffic
sag in price
fiyatta gerilemek Verb
sag in price
fiyat düşüklüğü
English-Turkish phrases from Zargan's own database

Turkish-English Translation

  1. right
  2. whole
  3. strong
  4. living
  5. alive
  6. well
  7. healthy
  8. solid
  9. right-wing
  10. sound
  11. rightist
  12. in the flesh
  13. the right hand side
  14. in the land of living
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

sağ artkafa bölgesi
right occipital lobe Noun, Anatomy
sağ artkafa lobu
right occipital lobe Noun, Anatomy
sağ atrium
right atrium Noun, Anatomy
sağ parietal bölge
right parietal lobe Noun, Anatomy
sağ parietal lob
right parietal lobe Noun, Anatomy
sağduyulu
right-thinking Adjective
sağduyulu
judicious Adjective
aşırı sağ
the radical right Noun, Politics-Intl. Relations
aşırı sağ
radical right Noun, Politics-Intl. Relations
merkez sağ
centre-right Adjective, Politics-Intl. Relations
merkez sağ
the centre right Noun, Politics-Intl. Relations
muhafazakâr sağ
the conservative right Noun, Politics-Intl. Relations
sağ açık
right winger Noun, Football
sağ açıklık
right ascension Noun, Astronomy
sağ alın bölgesi
right frontal lobe Noun, Anatomy
sağ alın lobu
right frontal lobe Noun, Anatomy
sağ alt bölge
lower-right quadrant (LRQ) Noun, Anatomy
sağ alt kadran
lower-right quadrant (LRQ) Noun, Anatomy
sağ ayraç
closing parenthesis Information Technology
sağ basın
rightist press
sağ bir kimsenin hayali
fetch
sağ eğilimli
right-leaning Adjective, Politics-Intl. Relations
sağ el ile yapılan
right hand
sağ el ile yapılan
right handed
sağ elini kullanan
right handed
sağ elini kullanan kimse
right hander
sağ ense bölgesi
right occipital lobe Noun, Anatomy
sağ ense lobu
right occipital lobe Noun, Anatomy
sağ frontal bölge
right frontal lobe Noun, Anatomy
sağ frontal lob
right frontal lobe Noun, Anatomy
sağ gösterip sol vurmak
to feint Verb
sağ kadran
right quadrant Noun, Anatomy
sağ kalabilmek
to remain in existence Verb
sağ kalan
surviving
sağ kalan
outliver
sağ kalan eş
surviving spouse
sağ kalan eşin veraset vergisi muafiyeti
surviving spouse exemption
sağ kalan eşin vergi muafiyeti
surviving spouse exemption
sağ kalan şahsa verilen rant
survivorship annuity
sağ kalanın da emekli aylığı almaya devam edeceği ortak yıllık emeklilik planı
joint annuity survivor pension plan
sağ kalanın yararlanacağı hayat sigortası
last survivor policy Noun
sağ kalanlar
survivors Noun
sağ kaldığı takdirde
in case of survival
sağ kalma
survivorship
sağ kalma
probability of survival
sağ kalma olasılığı
probability of survival
sağ kalmak
to overlive Verb
sağ kalmak
survive (Kaynak: Evrim Çalışkanları) Verb, Biology
sağ kalmak
stay alive Verb, Biology
sağ kanada ait olmak
to be on the right wing Verb
sağ kanadın aşırı ucundaki kadınlar için kullanılan deyim
little old ladies in tennis shoes
sağ kanat
right wing
sağ kanat
left wing , right wing
sağ kanat
right flank Noun, Football
sağ kanatta olmak
to be on the right wing Verb
sağ karıncık
right ventricle Noun, Anatomy
sağ kişiler arasında tasarruf
disposition inter vivos
sağ kulakçık
right atrium Noun, Anatomy
sağ mirasçılar
living heirs Noun
sağ muhalefet
ring-wing opposition
sağ muhalefet
right-wing opposition
sağ muhalefet
right wing opposition
sağ oksipital bölge
right occipital lobe Noun, Anatomy
sağ oksipital lob
right occipital lobe Noun, Anatomy
sağ şakak bölgesi
right temporal lobe Noun, Anatomy
sağ şakak lobu
right temporal lobe Noun, Anatomy
sağ salim
scot free
sağ salim
safe and sound
sağ salim
safely Adverb
sağ salim varış
safe arrival
sağ sayfa
right-hand page
sağ tanık
still living witness
sağ taraf
right (- hand) side
sağ taraf
right
sağ tarafa
right hand
sağ tarafı takip etmek
to keep right Verb
sağ tarafından kalkmak
to come out on the right side Verb
sağ tarafta kalmak
to keep right Verb
sağ taraftan ayrılmamak
to keep right Verb
sağ temporal bölge
right temporal lobe Noun, Anatomy
sağ temporal lob
right temporal lobe Noun, Anatomy
sağ üst bölge
upper-right quadrant (URQ) Noun, Anatomy
sağ üst kadran
upper-right quadrant (URQ) Noun, Anatomy
sağ üst köşe
upper right-hand corner
sağ ventrikül
right ventricle Noun, Anatomy
sağ yarımküre
right hemisphere Noun, Anatomy
sağ yönlü trafik
right-hand traffic
sağ yumruk
right hander
(mecazi) sağ kol
right hand
...'in sağ kolu
...'s sidekick Noun
...'in sağ kolu
the right-hand man of ... Noun
...'in sağ kolu
the right-hand woman of ... Noun
aşırı sağ eylem
far-right attack Noun, Politics-Intl. Relations
aşırı sağ ya da aşırı solcular
nuts and kooks Noun
bir depremden sağ çıkmak
to survive an earthquake Verb
bir durumu sağ salim atlatmak
to live to see another day Verb
bir kazadan sağ olarak kurtulan kimse
survivor
bir uçağı sağ salim yere indirmek
to land an airliner safely Verb
genellikle tek sayılı sağ yandaki sayfa
recto
henüz sağ olanların anısında
within living memory
limana sağ salim girmek
to come safe to port Verb
limana sağ salim varmak
to reach port safely Verb
limana sağ salim varmak
to reach a port safely Verb
ölenden sonra sağ kalana ödenecek emeklilik aylığı bağlama sistemi
joint annuity survivor pension plan
paraca birine bağlı olmak ölünün sağ kalan bakılmaya muhtaç aile fertleri
to be financially dependent on someone surviving dependents Noun
radikal sağ kanat
radical right
sadeyağ sağ yağ
clarified butter
sadeyağ sağ yağ
run butter
son sağ kalan
last survivor
uçağı sağ salim yere indirmek
to land an airliner safely Verb
üst sağ köşedeki mektup başlığı
corner card
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Yaşamakta olan, ... diri, canlı
  2. Vücutta kalbin ... karşısında olan
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.