seviye

Turkish-English Translation

  1. Noun level (Kaynak: Evrim Çalışkanları)
  2. degree
  3. standing
  4. level
  5. tier
  6. footing
  7. notch
  8. plane
  9. league
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

benzin seviyesi
petrol level
çalışan işçi seviyesi
level of employment
deniz seviyesi
sea level Noun, Geography
dil seviyesi
language proficiency Noun, Education-Training
Dışişleri Bakanı seviyesi
foreign minister level
en düşük fiyat seviyesi
the lowest level of prices
en düşük fiyat seviyesi
lowest level of prices
fiyat seviyesi
price level
fiyatların yüksek seviyesi
high level of prices
gelir seviyesi
level of income
gelir seviyesi
income level
gürültü seviyesi
noise level
hayat seviyesi
standard of living
işsizlik seviyesi
unemployment level
kalkınma seviyesi
development level
Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı (KPDS)
Foreign Language Proficiency Exam for Civil Servants Proper Name, Public Administration
kazanç seviyesi
level of earnings
konjonktürün en düşük seviyesi
depression level
kültür seviyesi
cultural level
likidite seviyesi
liquidity level
radyasyon seviyesi
radiation level
randıman seviyesi
level of output
refah seviyesi
level of welfare Noun, Economics
ses seviyesi
sound level
seviye belirleme sınavı (SBS)
Placement Test Noun, Education-Training
sokak seviyesi
street level
su seviyesi
water level
su tabakası seviyesi
water table
taban seviyesi
base level Noun, Geography
tarihin en yüksek seviyesi
historic high Noun
tüketici seviyesi
consumer level
tüm zamanların en düşük seviyesi
historic low Noun
tüm zamanların en yüksek seviyesi
historic high Noun
uçakta verilebilecek azami hizmet seviyesi
service ceiling
uçuş seviyesi
flight level Noun, Aviation
(fiyatlar) en düşük seviye
lowest level
aşağı seviye
mean rank
bir kişi ya da ailenin yoksul sayıldığı seviye
poverty level
düşük seviye
low level
en alt seviye
bedrock
en aşağı seviye
the lowest level
en düşük seviye
lowest level
en uygun seviye
optimum level
geçmişteki en düşük seviye
historic low Noun
geçmişteki en yüksek seviye
historic high Noun
genel seviye
overall level
seviye farkı
difference of level
seviye farkı
difference in level
seviye testi
achievement test
seviye yükseltmek
to upgrade the level Verb
alacaklıların seviye eşitliği
equality of ranks of creditors
benzin seviye müşiri
petrol gauge
birinin seviye sine inmek
to come to sb's level Verb
fikirde ve sözde seviye kaybı
bathos
İngilizce seviye tespit sınavı
English proficiency exam Noun, Education-Training
sabit seviye kabı
float chamber
su seviye camı
gauge glass
su seviye gösterici musluğu
gauge cock
su seviye müşiri
water gage
üst seviye mevki ii
top position
üst seviye mevkii
top position
üst seviye yönetici
senior officer
üst seviye yönetici kadro
executive top team
yağ seviye müşiri
oil gage
yağ seviye müşiri
oil gauge
yakacak seviye göstericisi
fuel gage
yakıt seviye göstergesi
feul level gauge
yüksek seviye iş
high-level business
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Yatay ve düz bir satha göre ... bulunduğu düşünülen düzlem, düzey
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.