soar

  1. süzülerek/yükseklerde uçma(k).
  2. havalanma(k), havalarda süzülme(k), kanatlarını çırpmadan uçma(k).
  3. yükselme(k), artma(k), (yüksek bir düzeye) ulaşma(k).
    To soar to the heights of literary fame. His
    ambitions soar high. Prices are soaring. The final rocket soared twice as high.
  4. kuvvetlenme(k).
    His hopes soared: Ümitleri kuvvetlendi.
  5. (ulaşılan) yükseklik, yücelik, irtifa.
  6. (dağ) birdenbire yükselmek, belirli bir yükseklikte olmak.
fırlamak Verb
boğazı ağrımak.