sour

  1. ekşi, mayhoş, kekre.
    go sour: (a) ekşimek, (b) bozulmak, değerini kaybetmek, kötüleşmek.
    to
    turn sour: ekşimek.
    to turn something sour: bir şeyi ekşitmek.
  2. ekşimiş, bozulmuş.
  3. (a) nahoş, tatsız, hoşa gitmeyen, (b) soğuk, rutubetli, fena, kötü.
    a sour weather.
  4. ters, huysuz, hırçın, titiz, abus, yüzü gülmez.
    a sour person. a sour smile.
  5. (benzin vb.) kükürtlü.
  6. Music âhenksiz, tırmalayıcı.
    a sour note.
  7. asitli (toprak)
  8. acı, acıklı.
  9. ekşi(t)mek, kesilmek, bozulmak.
  10. huysuzlaş(tır)mak, hırçınlaş(tırmak.
    Poverty has soured him: Fakirlik onu ters ve huysuz yaptı/dünyaya küstürdü.
  11. ekşi bir şey, ekşi/limonlu içki.
    a sour whisky.
  12. asitli çamaşır/ağartma suyu.
ekşi mayalı ekmek Noun, Food-Kitchen
ekşi maya ekmek Noun, Food-Kitchen
bozulmak Verb
mayhoş
hem tatlı hem de ekşi lezzeti olan
ekşime
vişne (ağacı)
(Prunus Cerasus). Noun, Botany
vişne (meyve). Noun
vişne Noun, Plant Species
ekşi krema, pestiken. Noun
çehre
kabak ağacı
(Adansonia gregorii): Avustralyada yetişen meyvesi kabağa benzer iri bir ağaç. Noun, Botany
bu ağacın ekşi meyvesi. Noun
(a) koruk, (b) ele geçirilemediği için hor görülen şey.
ulaşılamayan üzüme ekşi deme, ulaşılamayan şeyi hakir görme. Noun
tupelo Noun
ekşi lâpa: viski yapmakta kullanılan ekşitilmiş hububat ezmesi. Noun
somurtkan adam
turunç Noun, Plant Species
limon tuzu. Noun
kötü karşılanma
kuzukulağı Noun, Plant Species
surat asmak Verb